Kültür - Sanat

Değerli bir yapı topluluğu Beşir Ağa Külliyesi

Birkaç yıl önce idi. Nasıl oldu hatırlamıyorum. Ramazan ayında, iftar saatinde Cağaloğlu‘nda bir caminin önünde buldum kendimi. Daha önce her nasılsa fark edememişim bu eğimli araziye kuş yuvası gibi konmuş yapı topluluğunu. Herhalde bir iftara davetliydim ve geç kalmıştım. Ezan okunmak üzereydi. Artık gideceğim yere gitmekten vazgeçmiştim. “Hele namazı bir kılalım, ondan sonrası Allah kerimdir” dedim ve caminin ana giriş kapısından içeri girdim.

Girişte sağ tarafta, cam kapının üstündeki yazı hiç de yabancı değildi. Evet, “ÖNDER” yazıyordu. Şöyle dışarıdan bir göz attım. İçerde bir hareketlilik vardı. İftar hazırlıklarının son aşaması… İnsanlar sıraya dizilmiş, ellerinde tepsiler, çorbaların dağılmasını bekliyordu. Hiç kimseye bir şey sormadan, gayet sakin bir şekilde içeri girip kuyruktaki yerimi aldım. O esnada birisiyle göz göze geldik. Tebessüm ederek sordu: “Siz nerdensiniz?” Ben gülümseyerek “Tanrı misafiriyim” dedim. Bu sefer daha samimi bir ifadeyle, “O zaman sizi şöyle masaya alalım. Ben sizin servisinizi yaparım. Misafirlerimizi kuyrukta bekletemeyiz!” dedi. Daha sonra öğrendim. Bu diyalogu yaşadığım kişi ÖNDER’in başkanıymış. Böyle başkanlara, kurumlara, hayır yarışlarına ne kadar muhtacız. Öyle değil mi aziz dostlar! Ogün bugündür yaşadığım o anı ve mekânı asla unutmam. Son bir yıldan beridir de yaklaşık iki hafta da bir yolum düşer buraya. Çünkü kitaplarımızın yayımlandığı Akıl Fikir Yayınları’nın karşısında yer alıyor bu güzel ve özel mekân. Hacı Beşir Ağa Camii

Asıl adı “Ağa Camii” olan Hacı Beşir Ağa Camii’nin bânisi, aynı zamanda Eyüp Sultan’da Baba Haydar Mahallesi’nde dârü’l hadis, mektep, çeşme, kütüphane ve yine İstanbul’un birçok semtinde çeşme yaptıran, Medine-i Münevvere’de, Kahire’de, Bağdat’ta ve Ziştovi’de de bazı hayratları bulunan Dârüssaâde ağası Hacı Beşir Ağa’dır. Alayköşkü Caddesi’nde, Valilik binasının az ilerisinde, İstanbul Emniyeti’nin eski binasının karşısındadır. Cami, kütüphane, medrese, tekke, çeşme ve sebilden oluşan külliyenin merkezini teşkil ediyor. Vaktiyle Nakşibendî tarikatına tahsis edilen ve 12 hücreden oluşan tekke, Mustafa Cambaz’ın bildirdiğine göre bir dönem kapatılan partilerin eşyalarının depolandığı bir yer olarak kullanılmış. Uzun yıllardan beri ise Batı Trakya Türkleri Derneği’ne hizmet veriyor. Medrese ise yine uzun yıllar Milli Eğitim Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılmış. Şimdi ise “İmam Hatip Okulları Mezunları ve Mensupları Derneği” ÖNDER’e ev sahipliği yapıyor.

Matbaanın Osmanlı topraklarına gelmesine de vesile olmuş

Küçük yaşta zenci köle olarak İstanbul’a getirilen Beşir Ağa hakkında Mehmet Nermi Haskan, şu bilgileri verir. Yapraksız Ali Ağa’nın çırağı olarak Enderun’a girip Sultan III. Ahmed’in hizmetinde bulunmuş. Sonra müsahib olmuş ve 1713’de Dar’üs-sa’âde Ağası Sülayman Ağa ile Kıbrıs’a gönderilmiş; bir müddet sonra da Mısır’a gitmesine izin verilmiş. Daha sonraları Hicaz’a gönderilmiş ve şeyhülharemlik makamına tayin edilmiş. 1717 tarihi sonlarında ise Amber Mehmed Ağa yerine Dar’üs-sa’âde Ağası olmuş, 13 sene Sultan Ahmed zamanında bu görevde kalmış. Sultan 1. Mahmud’un tahta geçmesi ile vazifede bırakılmış ve vefatına kadar bu hizmetini sürdürmüş.

Hacı Beşir Ağa’nın hayır-hasenata, kitaplara ve kütüphanelere olan düşkünlüğünü yukarıda zikretmiştik. Bu cümleden olmak üzere İbrahim Müteferrika‘ya da yardım etmiş,. İbrahim Müteferrika’nın basacağı kitaplara destek vermiş, Yalova’da kurulacak ilk kâğıt fabrikası için Yalova’daki arazilerini bu fabrikanın açılması için vakfetmiş. On üç yılı III. Ahmed, on altı yılı da I. Mahmud zamanında olmak üzere toplam yirmi dokuz yıl harem ağalığı görevinde bulunan Beşir Ağa, 18. yüzyılda Osmanlı sarayının en nüfuzlu, aynı zamanda en hayırsever kişilerinden biri olarak gösteriliyor. 1746 yılında vefat eden Beşir Ağa’nın kabri Eyüp Sultan’da, Eyüp Sultan Camii’nin şadırvan avlusunu iç avluya bağlayan büyük kapının sol tarafındadır. Kemerli kapısı dış avluya açılmakta olup büyük hacet penceresi ise iç avlu tarafındadır. Bu pencerenin üzerine bir ayet-i kerime hak edilmiştir. Kapısı üzerinde başlayan ve sol tarafındaki hacet penceresi üzerinde de devam eden, üç satır halinde hazırlanmış kitabesi vardır. Tarih mısrası şöyledir: “Beşir’e zîr-i Livâi Resul ola mevâ” (Beşir’in yeri Resul’ün sancağı altı olsun)

Büfe olarak kullanılan sebil

İşte Hacı Beşir Ağa’nın hayatının son yıllarında yaptırdığı bu küçük külliye, Beşir Ağa Külliyesi de 1744-1745’e tarihlenmiş. Aynı tarihte düzenlenmiş vakfiyesi Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir. Batı tarzı barok üslup bu yapıda bariz olarak fark edilir. Külliye, II. Mahmud tarafından 1826-1839 yılları arasında esaslı bir şekilde tamir ettirilmiş.

Beşir Ağa Camii, muntazam taş ve tuğla dizileri halinde inşa edilmiş olup fevkanîdir. Çok kısa olan taş minare camiden ayrı olarak yapılmış. Gövdesi, şerefesi ve petek kısımları sekiz köşelidir. Alayköşkü Caddesi ile Valiliğe uzanan yolun kesiştiği köşede ise külliyenin barok üslûbunu en mükemmel şekilde yansıtan sebil yer alır. Sebilin pencerelerinin üst kısımlarına beş kıtadan meydana gelmiş uzun manzum tarihi işlenmiş. Günümüzde büfe ve çay ocağı olarak kullanılıyor.

Sebiller, bilindiği üzere yoldan geçenlere parasız su dağıtmak için hayrat olarak yaptırılan küçük yapılardır. Tek başına inşa edilenler de olduğu gibi, daha çok bir külliyenin içinde yer alırlar. Bu sebil de külliye içinde yer alıyor. Ayrıca sebilin yanında kitâbeli, mermer bir de çeşme bulunur. Yine vakti zamanında bazı önemli gün ve gecelerde buralarda insanlara ücretsiz şerbet ikram edilirdi. İstanbul’un diğer bölgelerinde olduğu gibi dünün hayır amacı ile inşa edilmiş mekânlarının ticari maksatla işletilmesi ister istemez insanı hüzünlendiriyor.

Yeni sanat akımının ilk eserlerinden olan değerli bir yapı topluluğu

Külliyenin medresesi avlunun sağındadır. Cami gibi taş ve tuğladan karma teknikte yapılmış bir binadır. Büyük bir kitap meraklısı olan Hacı Beşir Ağa Eyüp Sultan’da, Medine-i Münevvere’de ve bugün Bulgaristan’ın kuzeyinde yer alan Ziştovi’de kütüphane yaptırıp vakfettiği gibi bu külliyesinde de ayrı bir kütüphane yaptırmış. Bu kütüphane üzeri aynalı tonozla örtülü dikdörtgen biçiminde bir mekân olup içeriye sadece camiden geçilerek girilmektedir. Sahip olduğu kitaplar ise Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiş. Caminin minberinin yanındaki duvarda bulunan kütüphane penceresinin demirden güzel bir parmaklığı vardır. Pencerenin sağında mermere hak edilmiş gayet zarif bir yazı bizleri selamlıyor. Beyyine suresi 3. ayet-i kerimesi: “Fîhâ kutubun kayyime” (O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır.)

Beşir Ağa Zâviyesi veya Tekkesi başlı başına ayrı bir bina olarak yapılmış. Külliyenin diğer binaları ile arasında dar bir aralık vardır. Tekke derviş hücreleri, mutfak, yemekhane, selâmlık ve tevhidhâneden meydana gelmiş ve bütün bu bölümler bir medrese gibi revaklı bir avlu etrafında toplanmış. Hüseyin Ayvansarâyî, külliyede bir de sıbyan mektebi bulunduğunu bildirir. Görünürde böyle bir mekân yok. O halde sıbyan mektebi külliyeden ayrı olarak fakat yakınında inşa edilmiş olmalıdır. Semavi Eyice, 1923-1928 yılları arasında hazırlandığı tahmin edilen sıbyan mekteplerine dair bir listeye göre, yapının Vakıflar İdaresi’nce Musevilere kiraya verilmiş olduğu bilgisini verir. O devirlerde varlığını koruyan sıbyan mektebinin Tomruk Dairesi karşısında olduğu bazı kaynaklarda yer alır.

Tekke binası ise 1950’li yıllarda bir yangın geçirmiş, akabinde Vakıflar İdaresi tarafından tamir ettirilmiş. 1986’da caminin avlu kısmı tamamen değiştirilerek burada külliyenin düzenine ve mimarisine çok aykırı düşen bir yer altı şadırvanı ile tuvaletler yaptırılmış. 2014 yılında külliyenin bazı bölümlerinde yeniden restorasyon çalışması başlatılmış. Sebilin tam karşı köşesinde, Ayasofya cihetinde bir de sadaka taşı bulunmaktadır.

Beşir Ağa Külliyesi, Türk mimarisinde Batı tesirleriyle ortaya çıkan yeni sanat akımının ilk eserlerinden olan değerli bir yapı topluluğu olarak gösteriliyor.

Önünden, yanından defalarca geçtiğimiz halde kayıtsızlığımızdan mı, hayatın hızlı akışından mı bilinmez, fark edemediğimiz nice tarihi eserimiz vardır kim bilir?!

Nidayi Sevim yazdı

Source link

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu