Yeni Kitap: Acayip Yaratıklar Sözlüğü
“Biz, okuyana ve işitene, dünyanın dört bir yanını gezmeden bütün yaratılanların acayipliklerini aktarmak için bu kitabı hazırladık.”
15. yüzyılda yazılan ve günümüz Türkçesine ilk kez uyarlanan Acâyibü’l-Mahlûkât ve Garâyibü’l-Mevcûdât yüzyıllar öncesinin en önemli bilimsel kaynaklarından biri olarak kabul ediliyordu. Evrenin nasıl kurulduğundan tutun da bir sivrisineğin işlevlerine kadar açıklayıcı bilgiler sunan bu eser coğrafya, kozmografya, tıp, astroloji, matematik gibi pek çok bilim dalından yararlanılarak oluşturulmuştur. Bunun yanında esere çeşitli mitler, halk hikâyeleri, hadisler, menkıbeler ve mesneviler de kaynaklık etmektedir. Mucizeleriyle menkul peygamberlerden dünyaya hükmeden padişahlara; cinlerden devlere, insanlardan meleklere; ejderha ve simurg gibi garip hayvanlardan şifalı bitkilere kadar o dönem için insan aklının almayacağı yüzlerce madde bu eserde toplanmıştır.
Zamanın sınırlarını zorlayan bu eseri okurken, insanın anlam arayışının kökenlerine inecek, din ile mitolojinin, gerçek ile kurgunun kusursuz uyumuna şahitlik edeceksiniz.
Kitabın ön sözü
Hayret Uyandıran Gariplikler Üzerine:
Arapça bir tamlama olan “acâyibü’l-mahlûkât”, “yaratılmış olan şeylerin hayret uyandıran gariplikleri” anlamına gelir. Arap, İran ve Türk edebiyatında farklı şair ve yazarlar tarafından kaleme alınmış birçok örneği olan bu tür, ana hatlarıyla yazıldığı çağın coğrafyası ve kozmografyası hakkında ansiklopedik bilgiler içermektedir.
Bu tür üzerine çalışan Günay Kut’un verdiği bilgilere göre konu bakımından İslam edebiyatlarının ortak ürünü olan “acâyibü’l-mahlûkât”ın özü Aristoteles (MÖ 384-322), Batlamyus (ö. 85/165) ve Aristoteles’in öğrencisi olan, bitkiler üzerine yürüttüğü deney ve araştırmalarla tanınan Yunan filozofu Teofras- tos’tur (MÖ 372-287). Bu tür üzerine kaleme alınmış metinler ve çalışmalar, ana hatlarıyla Teofrastos’un eserlerine dayanmaktadır (Kut, 2012: 11).
Konu bakımından öncelikle eski Yunan’da gelişen bu tür, İs- lam’ın da etkisiyle Kur’an-ı Kerim, hadisler, peygamberlerin hayat hikâyeleri ve dinî anlatılarla hızla genişler ve bir noktada Arap, Fars ve Türk literatüründe kendisine yer açar. Bu noktada “acâyibü’l-mahlûkât” türü evrenin yaratılışı, gökler, denizler, nehirler, dağlar, yaratıklar, hayvanlar gibi konuları içeriğine dâhil ederek birçok bilgiyi muhtevasında toplar. Söz konusu bu tür, evrendeki her şeyin, tüm varlıkların, gerçek ve hayali yüzlerce unsurun yer aldığı; coğrafya, botanik, zooloji, tıp, matematik, astronomi gibi birçok farklı disiplinde yerel veya evrensel ölçekte bilgilere içeriğinde yer veren bir eser olarak değerlendirilebilir.
“Acâyibü’l-mahlûkât” türünün ilk örneği İran edebiyatında Ebü’l-Hüseyin Abdurrahman bin Ömer es-Sûfî (903-986) tara- fından 984-985 yılları arasında verilmiştir. Söz konusu bu eserin ardından farklı isimlerle (“Acâibü’l-Büldân”, “Turfetü’l-Acâib”, “Acâibü’l-Hind” gibi) içeriği “acâyibü’l-mahlûkât”a çok benzeyen birçok eser kaleme alınmaya başlamıştır (Kut, 1988: 315).
Acâyibü’l-Mahlûkât’ın Türkçe tercümeleri, temel olarak Ahmed et-Tûsî es-Selmanî (12. yüzyıl) ve Zekeriyâ bin Muhammed bin Mahmûd Ebû Yahyâ’nın (1202-1283) eserlerine dayanmaktadır. Bugüne kadar Türk edebiyatında yazılmış on dört kadar Acâyibü’l-Mahlûkât tercümesi tespit edilmiştir. Ali bin Abdurrahman Tercümesi, Yazıcıoğlu Ahmed Bican Tercümesi, Sürûrî Tercümesi bunların başlıcalarıdır (Çelik, 2019: 5-9).
Türle aynı ismi taşıyan, 15. yüzyılda Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış ve elinizde tuttuğunuz kitap bağlamında temel aldığımız Acâyibü’l-Mahlûkât ve Garâyibü’l-Mevcûdât nüshası; Millet Yazma Eser Kütüphanesi, Ali Emiri, Tarih 897 demirbaş numarası ile kayıtlıdır. Eserin mütercimi farklı çalışmalarda Rükneddin Ahmed olarak belirtilse de tespit edilen nüshalarda bu ismi destekleyecek herhangi bir kanıt bulunmadığından Günay Kut eserin müterciminin “belirsiz” olduğunu ifade etmiştir (Kut, 2019: 5). Acâyibü’l-Mahlûkât üzerine bugüne kadar çeşitli tez ve kitap çalışmaları (Gedizli, 2011; Sarıkaya, 2010; Sarıkaya, 2019; Yılmaz, 1998 vb.) yürütülmekle beraber bu nüshanın bugünün Türkçesine aktarılması çalışması yürütülmemiştir.
Acâyibü’l-Mahlûkât ve Garâyibü’l-Mevcûdât metni on rükün halinde düzenlenmiş, her rükün de kendi içinde bap, fasıl, hikâye gibi bölümlere ayrılmıştır. Günümüz Türkçesine aktarırken on rüknü on bölüm şeklinde esas alıp bapları, fasıl ve hikâye bölümlerini metnin akışına uygun olacak şekilde düzenledik. Metnin aktarımına Agaz-ı Tercüme adlı Türkçe bölümden başladık. Orijinal metinde yer yer mütercim tarafından Türkçeye aktarılan Arapça cümleler ve Kur’an’dan ayetler yer almaktadır. Bu kısımları günümüz Türkçesine aktarırken mütercimin Türkçeye aktarımını esas aldık. Yalnızca alt başlıklarda (maddelerde) söz konusu ifadelerin Arapça orijinal şekillerini tercih ettik. Mütercim, kitabın Türkçeye tercümesini yaparken amacını “Dünya üzerinde görülmüş, işitilmiş acayip varlıkların her birini bu kitabın içinde zikrettik. Çünkü dünyayı baştan başa gezmek, dünyanın acayipliklerinden görmediği ne varsa görmek, bilmek herkesin yapabileceği bir şey değildir,” şeklinde belirtir. Metni günümüz Türkçesine aktarırken bizim de amacımız metnin dil özelliklerini ortaya koymaktan ziyade günümüz okuruna asırlar öncesinden miras kalan bu eseri, dünya üzerindeki acayiplikleri ulaştırabilmekti. Bu sebepten metni serbest bir şekilde günümüz Türkçesine aktardık.
Bu metinde göklerdeki ve yerlerdeki acayiplikler; mitolojik ögelerle, olağanüstü unsurlarla, acayip hikâyelerle süslenerek okura sunulmuştur. İskender, Karanlıklar Ülkesi, Lokman Hekim, yedi uyuyanlar, devler, Harut ve Marut, Süleyman ile Belkıs, Anka kuşu ve ejderha ile ilgili anlatılar metnin ilgi çekici bölümlerinden yalnızca birkaçıdır. Metinde yerçekimi kanunu, dünyanın yuvarlak olması, kara delik gibi astronomi ile ilgili bilgilerle insan gücüyle inşa edilmesi mümkün olmayan Baalbek sütunlarıyla Barkâldur’daki asansör sistemi gibi yer yer tuhaf olarak addedebileceğiniz birçok unsurla da karşılaşacaksınız. Beslenme, tedavi yöntemleri, çocuk bakımı ile ilgili bugün de geçerli olan bilgiler, eserin günümüz bağlamında da dikkat çeken bir diğer yönünü temsil edecek. Bunların yanı sıra göze ve ciğere iyi gelen meyve-sebzeler, bir yumurtanın sağlam olup olmadığının nasıl anlaşılacağı gibi pratik bilgiler, kitap boyunca içeriğin ne derece sıra dışı ve farklı olabileceğini size hatırlatacak. Yaratılanların en büyüğü olan arş ile başlayan elinizdeki bu kitap, yaratılanların en küçüğü olan sivrisinekle son bulacak, kitap boyunca birçok farklı ara durakta, hikâye ve fasılda soluklanacaksınız.
Bizim için bir yandan oldukça zorlu, bir yandan oldukça keyifli geçen uzun bir çalışma sürecinin ardından yayımlanan bu eser, umarız okur nezdinde de ilgiyle karşılanır.
Gamze Çelik Başaran
İstanbul, 2022