Ömer Döngeloğlu: Allah, kulunun duasını 3 şekilde kabul eder
Allah kulunun duasını kabul eder, üç türlü…
1- Ne istiyorsan onu Allah sana anında verir. Bizim dua kabul oldu deyince anladığımız budur. Elma istediysek ve elmayı verince Allah, duamız kabul oldu diyoruz. Değerli kardeşlerim bu, insanın kendi diliyle istediğini Allah’ın vermesidir. “Verin şuna istediğini” der, Allah. Fakat bu, bazen başınıza beladır biliyor musunuz? Mesela, bazen hoca kimliğimiz de olduğu için bazı cenazelere katılıyoruz. Trafik kazasında ölmüş çocuk… Kaç yüz milyarlık araba parçalanmış… İşte hız mı yapmış, ne olduysa ölmüş… Annesi babası nasıl ağlıyor? “Ellerim kırılsaydı da o arabayı almasaydım.” Halbuki ne kadar dua etmiştin senin olsun diye! Allah vermeseydi o arabayı; diyecektik ki: Allah duamızı kabul etmedi.
Hayırlısını demeyi biz bir türlü beceremiyoruz, unutuyoruz! Çoğu zaman unutuyoruz.
2- Allah, istediğinizi vermez ancak başka daha büyük ihtiyacınızı görür. Sen dedin ki: “Ya Rabbi, oğlum şu işi kazansın!” Allah o gün onu vermez ama 5 sene sonra daha büyük bir kapı açar, senin o duan sayesinde. Sen şimdi dua edersin; Allah senin duanı 5 yıl sonra kabul eder. Daha büyük bir kapıyla… Bu daha güzel değil midir? Bu bizim için daha hayırlı değil midir?
3- Allah kulun duasını bu dünyada kabul etmez, ahirete erteler. Yani dua eder ve bu dünyada bir şey istersin: “Allah’ım, babam çok hasta! Bu hastalıktan onu kurtar ya Rabbi” dersin. Üç gün sonra baban ölür… Duamız kabul olmadı dersin. Ama belki de Allah babanı alarak cennete koydu… Bu onun için daha iyi değil midir? Sonu cehennem olacaksa 30 yıl daha yaşasam ne olacak ki?
Allah kulunun duasını ahirete saklar… Sen dua edersin, Allah senin duanı cennete kapı yapar.
Allah kulun duasını 3 şekilde kabul eder
- Ya istediğini anında verir. “Ne güzel duam hemen kabul oldu” dersin.
- Ya erteler ve daha büyük bir şey verir. 10 sene sonra verir, 5 sene sonra verir… Biz de bazen çocuklarımıza böyle yapmıyor muyuz? Mesela, çocuğuna bir hesap açıp para yatırdın azar azar… O büyüdü birikti. Bir daire aldın! Bu daha iyi bir şey değil midir?
- Ya da ahirete erteler…
Biz kuluz, imtihandayız. Her dediğimiz bu dünyada olmayacak! Her şey bu dünyada olup bitmeyecek! Dünyada acıyı, tatlıyı yaşayacaksın; güldüğün günlerin olacak, ağladığın günlerin olacak; zengin günlerin olacak, fakir günlerin olacak… Bu dünya hayatı…
Değerli kardeşlerim, duanın gücüne inanacaksınız! Peygamberimiz (s.a.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle anlatıyor: Geçmiş zamanlarda, eski kavimlerden birinde üç arkadaş yola çıktılar. Yolculuk esnasında bir yağmur bastırdı. Bunlar da yağmurdan korunmak için bir mağaraya sığınmışlar. Yağmur şiddetlenmiş, çamur, sel derken kocaman bir kaya bunların sığındığı mağaranın ağzını kapatmış. 3 arkadaş bir an korkmuşlar, paniklemişler, ne yapacağız ne edeceğiz derken…
Peygamberimiz anlatıyor bu olayı; ashab-ı kirama Mescid-i Nebevi’de nasihat ediyor: Hz. Ebubekir’e, Hz. Ömer’e, Hz. Osman’a, Hz. Ali’ye ve diğer ashab-ı kiram efendilerimize, Allah hepsinden ebediyen razı olsun.
Üç arkadaş demişler ki: Burada boş boş oturup beklemenin bir alemi yok. Şu anda bize Allah’tan başka kim yardım edebilir? İkişer rekât namaz kılalım sonra herkes hayatında Allah için yaptığı bir şeyi söylesin. Biz de dinleyelim ve hep beraber onun hürmetine dua edelim.
İkişer rekât namaz kılmışlar. Sonra birincisi elini açmış: “Ya Rabbi, ben bir çiftlik sahibiydim. Bir işçi geldi; tarlanda, ahırında çalışacak işçi lazım mı? diye sordu. Ben de lazım dedim ve adam birkaç gün çalıştı. Sonra bu adam yevmiyesini almadan ansızın çekti gitti. Annesinden, babasından, ailesinden bir haber mi geldi bilmiyorum; işini ansızın bırakıp gitti. Bende üç beş yevmiye alacağı kalmıştı. Ben, Allah’tan korktum: Bu kul hakkıdır, işçi hakkıdır, emek… O adamın yevmiyesini hesapladım ve karşılığını bir dişi koyun saydım; kendi hayvanlarımdan… Şu koyunu 500 lira sayıyorum ve bu adamın adına ayırıyorum dedim. Sonra o hayvan doğurdu, iki yavrusu oldu. Bir yıl sonra da o yavruların dişisi yavruladı. Aradan 8-10 yıl geçti; bu adamın hayvanları 40-50 tane oldu. Nice zaman sonra o işçi çıkıp geldi.
“Senden yevmiye alacağım var” dedi. Ben de dedim ki: “Evladım ben de seni bekliyordum. Yevmiyen hazır! İşte şu 50 koyun senin.” Adam dedi ki: “Bir tanesi bile bana çok, bu 50 koyun nereden çıktı?” Ben de yaptığımı anlattım. Adam bana bir dualar etti, o gün…
Ya Rabbi, Sen de biliyorsun ki bunu bugüne kadar kimseye anlatmadım. Şu mağara çaresiz kalmasaydık, daha da anlatmazdım. Ben bunu sadece Senin rızan için yaptım! Eğer bu yaptığım şey, Senin katında iyi bir şeyse, güzel bir hareketse, bu yaptığım işten razı oldunsa şu sıkıştığımız yerden bizi çıkar, Ya Rabbi!” dedi.
Daha adam bu duayı yapar yapmaz mağaranın ağzını kapatan kaya hafifçe kaydı. İçeriye ışık girdi. Hem göz gözü görüyor hem nefes alıyorlar. Amel güzel şey, insanı hayata döndürüyor görüyor musunuz?
İkinci arkadaş dua etti dedi ki: “Allah’ım, annem babam yaşlılar. Her akşam çoban dağdan koyunları getirdiğinde sağılan ilk sütleri birer tasa koyar, annemle babama içiririm. Bir gün hayvanları sağdım. Ancak vakit biraz geçmişti. Annemle babamın yanına dönünceye kadar onlar uyuyakalmışlar. Elimde iki tas sütle onlar uyanıncaya kadar bekledim. Gece yarısından sonra uyandılar. Beni o şekilde bekler görünce, gözlerinden yaşlara akarak bana dua ettiler. Allah’ım eğer bu yaptığım şey, Senin katında makbul bir amelse bizi şu sıkıştığımız yerden kurtar Ya Rabbi” dedi.
Peygamberimiz (s.a.) diyor ki: Kaya biraz daha kaydı. Anladılar ki Cenab-ı Hakk kendilerine yardım ediyor.
Üçüncü kul duaya başladı. “Ya Rabbi, benim bir sırrım var ki kimseye söylemedim. Amcamın dünyalar güzeli bir kızı vardı. Evlendi, başkasının hanımı oldu ama şeytan beni hiç boş bırakmadı. Gözüm hep amcamın kızındaydı. Sonra onun kocası hastalandı ve eve ekmek getirememeye başladı. Kadıncağız da sağdan soldan yardım aramak zorunda kaldı. Benim kendisinden hoşlandığımı, ondan nefsimin arzusunu elde etmek istediğimi hissediyordu. Bu nedenle bana hiç gelmedi… Ama bir gün öyle bir çaresiz kaldı ki: süt emen yavrusuna emzirecek bir avuç süt bile bulamadı. Bir gece bize geldi … Ömrüm boyunca beklediğim fırsat elime geçmişti. Bana dedi ki: “Ey amcaoğlu, ben biliyorum ki senin niyetin kötüdür. Ama sen de biliyorsun ki ben evliyim. Bana Allah için yardım edersen akrabalığın hakkını yerine getirmiş olursun. Fakat etmezsen de ne istiyorsan yapmaya razıyım çünkü çocuğumun ölmemesi buna bağlı.” Ben de: “Benim olursan, isteklerini sana fazlasıyla veririm.” dedim. Kadın da kabul etti ve odama girdi. Kapıyı kilitledim! Kadıncağız tir tir titriyordu. Dedim ki: Niye titriyorsun? “Allah bizi görüyor!” dedi. “Vallahi ben, çoluğum çocuğum için bu kötü işe razı oldum ama evliyim. Yarın Allah’ın huzurunda nasıl hesap vereceğim?” dedi. O sözler öyle içime işledi ki: “Vazgeçtim! Sana dokunmayacağım ve kocan iyileşip eve ekmek getirene kadar sana istediklerini vereceğim.” dedim. Ne istiyorsa hayvanına yükleyip verdim. Amcamın kızı bana çok dua etti.
Allah’ım eğer bu, Senin katında değerli bir amelse bizi bu sıkıştığımız yerden kurtar ya Rabbi!” dedi.
Kaya tamamen kaydı ve mağaranın kapısı açıldı…
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.) bunu anlattığında sahabe efendilerimiz gözyaşları içerisindeydi. Salih amelin insan için nasıl bir dua olduğu anlaşıldı mı değerli kardeşlerim!
Dua bazen dilden dudaktan çıkmaz; dua, yaptığınız güzel bir iştir. Bir yetimin başını okşamaktır, bir açı doyurmaktır, bir haramdan vazgeçmektir.
Allah’ım bizi amelleriyle dua eden kullarından eyle…