15 Temmuz şehitlerine

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. “Şehid/şuhedâ” kavramı Kur’an ifadesidir. “Demokrasi şehidi” kavramı mantık olarak yanlıştır. Demokrasi şehidi ifadesi arızalı ve hüdai nâbit bir kavramdır. Müslümanların bu arızalı kavramı kullanması zihinsel sapmanın işaretidir.
Şimdi konumuza gelelim.
15 Temmuz 2016 gecesinde, millet olarak derinlemesine farkında olmadığımız acı bir “ihanet” gerçeğiyle yüzleştiğimiz ana tanıklık ettik. ABD destekli FETÖ’nün organize ettiği askeri darbe kalkışması şüphesiz ki ülkemiz ve devlet hafızası açısından büyük bir dönüm noktasıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Genelkurmay binasına kadar sızmış olan FETÖ’cü askeri hücrelerin emriyle ateşlenen silahların, tankların, helikopterlerin, uçakların Türk Halkına “ölüm kusarak” kullanıldığı 15 Temmuz 1996 ihanet gecesinde darbe ve işgal girişiminde bulunan teröristler halkın büyük mücadelesi ve direnişiyle püskürtüldü.
Darbede kullanılan tanklara, helikopterlere ve otomatik silahlara karşı, “silahsız olarak” göğsünü siper eden halkımızın direnişi sosyolojik olarak ancak, “iman, vatan ve cihad” şuuru olarak açıklanabilir. 15 Temmuz gecesinde Türkiye’de yaşananlara medya üzerinden tüm dünya şahit oldu. Ateş ederek halkın üzerine sorti yapan silahlı helikopterlere kafa tutan, tankların üzerine atlayıp içindeki hainleri pataklayan Türk Milletinin “vatan koruma refleksi,” dünyada eşi benzeri zor görülebilecek şanlı bir direniştir. Hain darbecilere karşı direnen 251 insanımız FETÖ unsurları tarafından şehid edildi, 2196 vatandaşımız kurşunlandı. Şehadet nasip olmayanlar gazi oldu. Vatan, bir kez daha kurtarıldı.
Kurtuluş Savaşımızda bile düşman itilaf devletlerinin zarar veremediği TBMM, FETÖ’cü hain Türk pilotları tarafından bombalandı. Özel Kuvvetler binamıza taarruz edildi… CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ ağzıyla dillendirdiği “kontrollü darbe” söylemi dahi midemizi bulandırmaya yetmişti o günlerde.
Boğaz Köprüsü’nün trafiğe kapatılması, İstanbul’daki Havaalanlarının tanklar tarafından kontrol altına alınmasıyla dünyaya verilmek istenen mesaj, yeterince tedirgin ediciydi. Hiçbir şey olmasaydı bile, sadece TBMM’nin bombalanması dahi, sembolik olarak ihanetin boyutunu anlatmaktadır.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, haberi alır almaz bulunduğu tatil bölgesinden İstanbul’a doğru yola çıkarken Türk Milletine yaptığı “sokağa çıkın” çağrısı Batı destekli FETÖ’nün tüm planlarını alt üst etmeye yetti. Uzunca bir süredir hazırlandıkları anlaşılan dindar görünümlü hainlerin hevesleri kursaklarında kaldı Allah’ın yardımı, Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve vatanını milletini seven, ordu komutanlarımızın direnişi sayesinde hain askeri darbe kalkışması başarısız oldu…
17-25 Aralık tarihini milat olarak kabul ettiğimiz FETÖ açısından tabanda hizmet eden hakiki dindar, saf, temiz Müslümanlar meğer piyon olarak kullanılmış… Tabandaki sıradan insanların “Allah rızası” niyetiyle hizmet ettiği cemaat, ne yazık ki kullanılan koçbaşı ve Truva Atı’ymış… Cemaatin orta tabakasına mensup bilinen yöneticileri işin ticaretini yapmışlar… ABD icazetli en tepedeki görünmeyen örgüt yöneticilerinin amacıysa, ülkemizin anahtarlarını ABD Emperyalizmine teslim etmekmiş…
Şüphesiz ki şuçun şahsiliği ilkesinden hareketle, genelleme yapmak yanlış olur. FETÖ’cülerin ağına düştüğü halde amacı; devlete ihanet etmek olmayan saf ve masum yüzbinlerce dindar vatandaşımıza hain demek insafsızlık olur. Özellikle 15 Temmuz 2016 gecesi Türk Devleti ve milletine karşı yapılan kanlı darbe kalkışmasına şahit olduğu halde halen ısrarla FETÖ’yle iltisakı devam edenler bilerek ihanet safını seçenlerdir. Umarım millet olarak yaşadığımız bu acı tecrübe hepimize ders olur.
Allah, şirki (ortak) kabul etmez… Devleti temsil eden makam sahipleri -Cumhurbaşkanı, vâlîler, kaymakamlar, hâkimler- Allah’ın yeryüzündeki otoritesinin (el-Adl, el-Hakîm, , el- Vâlî, el-Cebbarı, el-Kahhâr) esmâları üzerinden sembol ve tecelligâhıdır.
Devlet yönetimi de yapısı gereği şirki/ortaklığı kabul etmez. Allah; şirki ve ihaneti affetmez. Şirk ehlini amacı her ne olursa olsun, er veya geç kahreder. “Eğer bir topluluğun anlaşmaya ihanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karşı anlaşmayı bozarak aynı şekilde davran. Doğrusu Allah hainleri sevmez.” (Enfal Suresi, 58)
Devlete ihanet en büyük anayasal suçtur ve cezasız kalmaz. İhanetin bedeli baştan bellidir. Doğaldır ki eskilerin deyimiyle; şerîatin kestiği parmak da acımaz…
Herhangi bir cemaatin devlete ortak olmaya çalışması, devleti yönetmeye talip olması zihinsel sapmadır. Kur’an kursları sadece işini yapmalı, politikaya angaje olmamalı. Dershane ve öğrenci yurtlarıyla hizmet edenler sadece bu işi yapmalı; ülkenin geleceği için ahlaklı, eğitimli, dindar vatandaş yetiştirmeli, fanatik militan değil… Derviş yetiştiren tekkeler de “siyasetten uzak kalarak” sadece ilim-irfân sahibi, muhabbetli dervişler yetiştirmeli…
Allah bu millete 15 Temmuz’u tekrar yaşatmasın. Allah, ordumuzu her daim Müslüman Türk Milletinin emrinde azîz ve muzaffer eylesin. Allah, ordumuzu İslam’ın ordusu eylesin. 15 Temmuz şehitlerine rahmetler olsun. Cennetteki makamları âl’i olsun. Tekraren, milletimizin başı sağ olsun.
Ya Rabbî… İ’lâ-yı Kelimetullah aşkına, dâru’l İslam vatan aşkına, Ezan-ı Muhammedî aşkına ve Kur’an aşkına… İslam’ın Ordusu olan “Asâkir-i Mansure-i Muhammediyye”ye nazar değmesin. Havada, karada, denizde ve her yerde, el Muzaffer dâimâ.