Kur’an’da güzellik mefhumu
“Ki yarattığı her şeyi güzel yaratan…” (Secde: 7) Allah’ım… Bu insan fıtratının gördüğü, gözünün seyrettiği, kafasından geçirdiği, aklıyla muhakeme ettiği son hakikatin kendisi. Eşyanın şeklinde ortaya çıkan saf gerçek. Eşsiz yapısında ve toplu düzeninde hüküm ferman olan asıl hakikat. Biçim ve durumunda, hareket ve enerjisinde göze çarpan sonsuz hakikat. Yakından ve uzaktan güzellik vasfıyla ve güzellikle ilgili her şeyde kendisini gösteren köklü hakikat.
Sübhanallah… İşte onun her şeydeki san’atı. Bütün mahlukatta göze çarpan eseri. O’nun yarattığı her şeyde bir güzellik, bir dikkat ve itina çarpıyor göze. Eksiklik veya fazlalık yok. Güzelliği zedeleyici çıkıntı veya girinti mevcut değil. Hacim, şekil, vazife ve yapı bakımından hiçbir pürüz, ifrat veya tefrit mevcut değil. Her şey ölçü ile yapılmış, ince bir güzelliğin hâkim olduğu eksiksiz bir ahenk var. Sırası öne alınmadığı gibi geciktirilmez. Süresi kısaltılamadığı gibi uzatılmaz da… Küçücük zerreden en büyük cisimlere kadar her şeyde en basit hücreden, en girift organlara kadar bütün uzuvlarda her şeyde, her şeyde dikkat ve güzellik çarpıyor göze. İşler, hareketler, tavırlar ve hadiseler de böyle. Hepsi Allah’ın yaratması ve hepsi de ince bir plâna göre ölçülmüş yeri ve şekli tanzim edilmiş. Allah’ın idaresi altında ezelden ebede giden varlık çizgisi içerisinde âlemşümul projeye uygun olarak gerçekleştirilmiş.
Her şey ve her mahluk kâinatta kendisine ayrılan yeri almaktadır. Kâinattaki vazifeleri ayrıntılarına kadar hazırlanmıştır. Vazifelerini tam bir yetki ile yapmaları için gerekli olan özellik ve istidatla donatılmış… Şu bir tek hücre bilinmez vazifeler görüyor. Şu yüzen kurtçuk ayakları var, kılcıkları var. En güzel şekilde yolunu yarıp gitmesi için gücü var. İçine çekilebiliyor veya açılabiliyor… Şu balık, şu kuş, şu yırtıcı hayvan, şu dört ayaklı yaratık ve şu insan… Şu koşup giden yıldız, şu çakılıp kalan gök cismi… Şu felekler, şu âlemler… Şu mazbut fevkalade düzenli inceliğe dayalı sürekli dönüşler… Her şey ve her şey gözün ulaşabildiği her yerde usta bir san’atkârın dikkati hâkim. Fevkalâde bir yaratılış var. Ve hepsinde bir güzellik, bir itina göze çarpıyor.
Gören bir göz, duyan bir his ve muhakeme eden bir zihin. Bütünüyle bu mevcudatta güzellik ve uygunluk görür. Varlıklar âleminin her bölümünde ve ferdinde bu ince güzelliği seyreder. Göz nereye bakarsa, kafa nereye takılırsa, zihin nerede dolaşırsa dolaşsın Allah’ın yarattıklarını düşünmek insana yığınlarca güzellik ve üstünlük ihtiva eden hazineleri seyrettirir. Ahenk ve mükemmelliği gösterir. Her yanda en tatlı meyveler, en zevkli duygularla dolu mutlulukları birleştirir. Ve birer birer insan kalbine akıtır. Bunu gören insanoğlu sonsuz güzelliklerin, dikkat ve itinanın heyecan dolu ihtifaline katılır. Bu yıldız üzerinde gezdiği her yerde, gördüğü her şeyde, duyduğu her nesnede bu dikkat ve itinayı kucaklaya kucaklaya sonsuz bir bayram neşvesi içerisinde yaşar. Bu fani âlemdeki şekillerin ötesinde asıl ilahi san’atın güzelliklerinden akseden ebedi güzellikleri görür ve hisseder.
İnsan zihni alışmanın donukluğundan, ülfetin melalinden kurtulmadıkça bu yeryüzündeki gezintilerinin hiç birisinde bu sonsuz nimet eserlerinin farkına varamaz. Çevresinde bulunan kâinatın seslerine kulak vermedikçe, işaretlerine dikkat etmedikçe Allah’ın eşyadaki gerçek güzelliği, mübdi kudret sahibi olan Allah’ın elinden çıktığı tarzdaki saf güzelliği açığa çıkaran ilahi nurla çevresine bakmadıkça hiçbirisini göremez. Ama Allah’a bağlanarak gözünü bir şeye diktiği, duygusunu bir san’at eserine verdiği vakit onu meydana getirenle meydana gelen arasında bir ilgi kurar. Gördüğü ve duyduğu güzellik karşısında duygusu daha da artar. Çünkü o zaman Allah’ın celâl dolu güzelliklerinin ötesinden görür her şeyi.
Gerçekten de bu varlıklar âlemi bitmez tükenmez güzelliklerle doludur. İnsan idraki bu güzelliklerin ancak bir noktasını kavrayabilir. Ve değerlendirebilir. Bu varlıklar dünyasında “güzellik” unsuru maksatlı olarak planlanmıştır. San’atta itina her şeyden en mükemmeli yapma gayesine müteveccih olacağından güzelin hududuna varır. Yaratılış mükemmelliği ise bütün yaratıklarda ve bütün organlarda en güzel şekilde ortaya çıkar. Bir arıya bakınız… Bir çiçeğe bakınız… Bir yıldıza bakınız… Bir geceye ve bir gündüze bakınız… Şu bulutlara ve şu gölgelere göz atınız… Bütün varlıklar dünyasında bir musikidir akıp gider. Pürüzsüz ve eksiksiz bir ahenk hâkimdir.
İşte bu güzelliklerle dolu bedii san’atın zirvesine ulaşan varlıklar dünyasındaki huzur dolu seyr ü seferde Kur’an’ı Kerim dikkatlerimizi hep güzele döndürüyor. Onu doya doya seyretmek ve kavrayabilmek için buyuruyor: <> Böylece koca kâinatta güzel ve iyiyi daima dikkatle izlememizi sağlıyor.
Fizilâl-il-Kur’an, C. 11, S. 515-517