Konya’da bir muhabbet menbaı: Hacı Memiş Efendi
İki binli yılların ilk on bir yılını yaşadığım Konya‘ya Seydişehir üzerinden daha önce de giriş yaptım; fakat Hacı Memiş Efendi‘nin kabrinin bulunduğu köyü farketmem 2016 yaz yolculuğuna nasip oldu.
Çavuşköy ve Memiş Efendi yazılarını aynı anda gördüm. Yolda hızla ilerlerken durup bu köye giriş yapmam imkansızdı. Hız ve haz çağında geçip gittiğimiz güzellikler saymakla bitmez. İleride ancak durabildim; fakat bölüntülü yoldan karşıya geçmem gerekiyordu. Güzelliklerin önünde her zaman engeller vardır, diyerek uygun geçiş yerini bulana kadar ilerledim. Biraz zorlansak da Memiş Efendi’nin sırlandığı köye gelmiş olduk. Elhamdulillah.
“Hacı Memiş Efendi 1784 yılında Konya ili, Bozkır ilçesi, Ali Çerçi köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Mustafa Efendi, annesinin adı Halime Hanım’dır. Soyu Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e dayanır. Çocukluğu Bozkır’ın Karacahisar köyünde geçti. Memiş Efendi (rh.a) Miladi 28 Ekim 1852 / Hicri 14 Muharrem 1269 yılında Perşembe günü 71 yaşında iken Çavuş köyünde Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur.” Rabbimiz ilmin ve maneviyatın sancaktarlığını yapmış cümle alime rahmet eylesin. Amin.
Nakşi yolundan bir aşk-ı muhabbeti Konya’ya taşıdı
Kabri Çavuş köyündeki medresenin yanında yer alan Hacı Memiş Efendi (Muhammed Kudsi) vefat ettiği zaman kaynaklara göre maddi mirası bir post, bir hasır, bir çarık ve bir de asa’dır. Hakiki mirası ise başta evlatları olmak üzere yetiştirdiği hikmet ehli âlimlerdir. Sultan II. Abdülhamid’in annesi Valide Sultan’ın türbenin ve camiin ortak bahçesine yaptırdığı mütevazı şadırvan, ona, payitaht tarafından da bilinip değer verildiğinin işaretidir.
Tahsil hayatı kaynaklardan öğrendiklerimize göre şöyledir: “Kendi akrabalarından aynı zamanda Ebu Said Hadimi Hazretleri’nin de talebesi olan İbrahim Efendi’nin terbiyesi altında başladı. Daha sonra Karacahisar’da İbrahim Efendi’nin oğlu müderris Yeğen Muhammed Efendi‘den de ders alarak ilmini genişletti. Alanya, Hadim, Kayseri ve İstanbul’da tahsiline devam etti. Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri‘nin halifesi olan Ödemişli Şeyh Hasan Kudsi Efendi‘den Nakşî Halidi tarikatı icazeti aldı. Şam’da bulunan Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri’ni görme arzusu kendisinde dayanılmaz bir hal alınca Şam’a gitti. Kırk gün Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri’nin sohbetinde bulunarak ondan da icazet aldı. Bir müddet Kudüs’te kaldı. Oradan Mekke-i Mükerreme’ye giderek Hacı oldu.”
Memiş Efendi, Muhammed Hadimi Hazretleri’nin talebesinden ders alarak Hadimi ikliminden de nasipleniyor. Halid-i Bağdadi Hazretleri’nin önce talebesinden sonra bizzat kendisinden istifade ederek Nakşi yolundan bir aşk-ı muhabbeti Konya’ya taşıyor. Bu aşk-ı muhabbet ateşi son dönem ilmi ve manevi hayatın tohumu olmuştur. Son dönem diyorum; çünkü Konya Selçuklu’dan beri zaten ilmin ve aşkın başkenti: Muhyiddin İbn Arabi, Konevi, Mevlana, Şems, Hoca Fakıh, Ahi Evran (Rabbim hepsinden razı olsun) gibi bir çok veli zâtı konuk etmiş, kendine çekmiştir.
Konya’nın son dönem ilmi hayatının altın halkalarından biridir Memiş Efendi
Öğreticilik hayatı hakkında kaynaklarda şu bilgilere ulaşıyoruz: “Karacahisar’a dönerek medresesini kurdu. Öğrenci yetiştirmeye başladı. Daha sonra, Bozkır Hocaköy (Üçpınar)’e yerleşti. Hocaköy’de medresesini kurarak öğrenci yetiştirmeye devam etti. Orada 17 yıl kaldı. Hocaköy’de kendisini çekemeyenlerin çoğalması üzerine Seydişehir’e göç etti. Seydişehir’de talebesi Hacı Abdullah Efendi’nin yanında 5 ay kaldıktan sonra aynı ilçenin Çavuş köyüne gitti. Çavuşköy’de medresesini kurarak vefatına kadar talebe okutmaya devam etti.” Son nefese kadar talebe yetiştirmeye adanmış bir hayat. Kısaca eskiler bize eğitimde emeklilik yok diyor. Bir âlimin bırakacağı mirasın ne olduğunu Memiş Efendi ve talebelerinden öğreniyoruz: Talebe/ iyi adam/ salih evlat/ yaşayan eser.
Prof. Dr. Osman Koçkuzu, Fahri Efendi’yi anlattığı makalesinde “Konya’nın manevi ve maddi eğitiminde, Bozkırlı Muhammed Kutsi (Memiş) Efendi ve evlatları ve öğrencilerinin, onların açtıkları ‘müessesat-ı ilmiyenin’, onların devamı sayılabilecek eğitim ve öğretim kurumlarının büyük etkileri, tartışılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkar.” diyor.
Konya’nın son dönem ilmi hayatının en önemli altın halkalarından biri Memiş Efendi’dir. O’nun yetiştirdiği talebeler zor dönemde İslam’ın sancaktarlığını yapmıştır. Hacı Veyiszade Hazretleri, Fahri Kulu Efendi gibi yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük hizmet etmiş âlimlere kadar uzanan bu yolda bir çok altın halka var. Memiş Efendi’nin en gözde talebesi ise oğlu Muhammed Bahaeddin Efendi. Muhammed Bahaeddin Efendi’nin oğulları Zeynelabidin, Rıfat ve Ziya Efendiler aynı zamanda 1909’da Konya’da Islah–ı Medaris’in kurucularıdır. Böylece bu yol okullaşmıştır.
Konya’da yakın geçmişten günümüze ilmî hayat
Bence eğitim tarihimizin incelenmesi gereken önemli bir devresi Konya Islah-ı Medaris okuludur. Bana göre bu okul Osmanlı-Cumhuriyet geçişinde değerlerimizden kopmadan yenilenmenin adıdır. Islah-ı Medaris talebelerinden bazıları: Fahri Kulu, Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu, Saatçi Osman Efendi, İbrahim Hakkı Konyalı ve Abdullah Tanrıkulu.
En gözde talebe Hacı Veyiszade Mustafa Efendi (vefatı 1960) Islah-ı Medaris’te hocalık yapmıştır. Babası Hacı Veyis Efendi‘nin de kaç km yol yürüyerek Islah-ı Medaris okulunda ders verdiğini zamanın tanıkları ifade ediyor. Bu dönemin samimi hocaları yasaklı dönemde de camide, evde, dükkanda talebe yetiştirmeye devam etmiştir. Hacı Veyiszade Hazretleri, imam hatiplere izin verildiğinde, “dilenci misin” gibi ithamlara aldırmadan, kapı kapı dolaşarak Konya İmam Hatip Lisesi’nin temelinin atılması ve inşasına vesile olmuştur. Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen ilmin verdiği aşk ile diğer eğitim alanlarına imam hatip lisesi öğretmenliğini de eklemiştir. Kısaca Memiş Efendi’nin açtığı okul halen yaşamaktadır. Konya İlahiyat’ın ilk profesörlerinin çoğunluğunun Hacı Veyiszade’nin talebesi olduğunu biliyoruz. Hayrettin Karaman hocanın, Konya İmam Hatip Lisesi’nde okurken, Hacı Veyiszade hocanın o zaman görev yaptığı Piri Mehmet Paşa Camii’nde ders okuduğu biliniyor. Bu ilmi ve manevi zincir yanında Memiş Efendi’nin sayıları elliye yaklaşan halifeleri de Nakşibendî tarikatının Halidiye kolunun Anadolu’da yayılmasına vesile olmuştur.
“Kapu Camii’nin aziz cemaati” diye söze başlayan, Hafız’dan, Mevlana’dan, Mehmet Akif’ten ve daha birçok hikmet ehlinden alıntılarla vaazını sürdüren Tahir Büyükkörükçü Hoca’yı hangi çevre yetiştirdi? Abdullah Büyük Hoca, Ali Akpınar Hoca, Ali Küçük Hoca… Adlarını saymakla bitiremeyeceğimiz hocalar Konya’nın ilmî hayatının hâlâ aktif olduğunun delilleri değil mi? Piri Sır Hocamdan daha önce bir kaç yazıda bahsettim, bana göre kendisi Memiş Efendi’nin açtığı yolun yaşayan sırlı temsilcilerinden… Onun hayatında okuduğum hayatları görme imkanı yakaladım. Elhamdülillah.
Bir nebze anlatmaya çalıştığım bu dönemi merak edenlere Hacı Veyiszade Efendi’nin yeğeni ve Memiş Efendi yolunun son temsilcilerinden diyebileceğimiz Ali Ulvi Kurucu Hoca’nın hatıratını tavsiye ediyorum. Ali Ulvi Kurucu (vefat 2002) hoca Hacı Veyis Efendi’den başlarsak üçüncü nesil, Memiş Efendi’den başlarsak bu yolun altıncı altın neslidir.
İlmi ve manevi yolculuğu çift kanatlı olarak hakkıyla sürdürenlerin hayatları birbirine benzer; çünkü hepsi sevgili Peygamberimizin örnek hayatından beslenmişlerdir. Farklılıklar sadece mizacın, kabiliyetlerin sınırlamasından kaynaklanır. Nasıl ki o Asr-ı Saadet ocağından beslenen dört halifenin kendine has özellikleri var ise, sonraki hikmet ehlinde de mizaç farkları oluşmuştur.
Konya’da geçmiş usulde olduğu gibi ilim ve maneviyat birlikte yürümüş ve genelde çift kanatlı âlimler yetişmiştir. Zaten büyük velilerin çoğu ortalama kırk yaşına kadar medresede ciddi bir eğitim almıştır. Genelde manevi hizmetleri ömrün son demi diyeceğimiz kırk yaş sonrasıdır. Bu nedenle bahsettiğimiz kişiler manevi hayatı kadar ilmi hayatıyla da ön plana çıkmıştır. Rabbim salihlerden/iyilerden hisse almayı cümlemize nasip eylesin. Amin.
Cihad Meriç