HÜCRE DNA’SI NELERDEN ETKİLENİR?
Hücre DNA’sı düşünce, duygu ve inanç sisteminden direkt etkilenir.
Olumsuz düşünce, duygu ve inançlar hem zihin hem bedende hem de hücrelerde, iç salgı bezleri ve hormonal sistemlerde kalıcı etkiler oluşturur. Olumsuz yaklaşımlarla hücrenin dengesi, çalışma düzeni, yaratılıştan gelen mükemmel sistemi bozulur.
Üzüntü, sinirlilikle, öfke, suçlulukla dolu olumsuz düşünce bombardımanı âdeta hücreleri felç eder. Hücreleri, önünü görmeyen şoföre çevirir.
Hayatımızda dosyası sağlıklı kapanmayan, yarım kalan olayların içindeki olumsuz düşünce, olumsuz inanç ve ifade edilmeyen olumsuz duygu, kronik hastalıklara zemin hazırlar. Bunun ardından kişiyi hayatı boyunca süründürecek önemli kronik hastalıklar meydana gelir. Olumsuz düşünce, inanç ve duygular, yaşam enerjisini de azaltarak kişiyi keyifsiz, hayattan tat almayan, sürekli bitkin bir hâle çevirir.
Hücre DNA’sının sevgi dolu, görevini ve niteliğini koruyabilmesi için, yaratırken kendisine verilen orijinal rolü yerine getirebilmesi için şefkat dolu, affedici bir kalbe; anlayış dolu, olumluya odaklı bir zihne; ruhsal coşkuya; hem çalışmayı hem stres atıp dinlenmeyi bilen bir bedene; yardımlaşmayı ve paylaşmayı önemseyen bir davranış merkezine ihtiyaç vardır. Bunlar olduğunda her hücre gezegen sisteminin her bir argümanı gibi sevgiyle görevini yerine getirir. Kişinin kendi hayatının kaptanı olma ana hedefine hizmet eder. Ve diğer vücut içi ve zihinsel yapılarla, sistemlerle ahenk içinde çalışmasını sürdürür.
“ÖLDÜRMEYEN ACI GÜÇLENDİRİR.”
Nitche
İnsanoğlunun hayatı imtihanlarla doludur. Yaratılış gereği insanın önüne bir taraftan iyi, güzel, mutlu, pozitif durumlar, sonuçlar çıkar. Böylesi anlarda keyfimiz, sevincimiz tavan yapar. Bu anların hiç geçmemesini isteriz. Bu anların anılarını hatırladığımızda yüzümüzde gülümseme, kalbimizde sevinç belirir.
Diğer taraftan bazen önümüze olumsuz, üzüntülü, içinde acı veya başarısızlık olan olaylar, sonuçlar çıkar. Böylesi anlarda boğazımız düğümlenebilir. Acı, hücrelerimize kadar işlenebilir. Günlerce canımız bir şey yemek, insan görmek istemeyebilir. Bu anıları hatırladığımızda kasvetli, üzüntülü yüz ifadesi yüzümüzü kaplar. Nefes almak bile zorlaşır.
Bazı insanlar önlerine hep pozitif sonuçların, sevgi, neşe dolu olayların, neticelerin çıkmasını ister. Hâlbuki hayat bir boyutuyla da tekâmül sürecidir. İyi güzel sonuçları da acı dolu deneyimleri de yaşamak, böylelikle gelişmek, ilerlemek gerekir.
Hayatının güçlü bir şekilde ana kaptanı olmayı arzulayan kişi için; çekilen acılar, sıkıntılar birer tecrübe taşı olup, kurulacak yeni hayat evinin temel taşlarına dönüşebilir. Acının, kaybın, terk edilmenin, öfkenin, sevilmemenin, şiddetin vb. üzüntüsünü, yasını belli bir süre yaşamak, insan olmanın gereğidir. Birkaç ay sonra acının, üzüntünün göbeğine inanç ve iyimserlikle yeni hedeflerin, başarıların, yeni farkındalıkların tohumunu ekmek gerekir. Bu tohumlardan yeni umutların, huzurun, sevginin, büyük kişisel dönüşümün çiçekleri açacak ve öldürmeyen acı güçlendirecektir.
Eğer bu dönüşüm bilinçli farkındalıkla başarılamıyorsa, profesyonel bir terapi desteği alınabilir.
Cevdet Mirmahmutoğulları
Hayatın Kaptanı Ol kitabından