Kültür - Sanat

Hacca git! Ölmeden önce ölümü duy…

Hac tecrübesi bana neler öğretti. Kişi hacca giderken kendi kendine “Hac ne demektir, diye sormalı ve haccın Allah’a doğru yükselmesi olduğunu bilmelidir.” Hac ibadeti pek çok şeyin aynı anda gösterisidir.

Gösteride Allah, sahnenin yöneticisidir. Âdem, İbrahim, Hacer ve şeytan başlıca karakterleridir. Sahneler Mescidu’l Haram, haram bölge [Mıntıka-i Haram] meş’a [Safa-Merve arası] Arafat, Meş’ar [Arafat’la Mina arasında hacıların gece kaldığı ve şeytan taşlamak için taş topladığı yer] ve Mina’dır. Önemli semboller Kâbe, Safa, Merve, gündüz, gece, güneş ışığı, güneşin batışı ve kurbandır. Kostüm ve makyaj ihram, halk ve taksirdir. Hacca giden kişiler erkek, kadın, genç ve yaşlı siyah beyaz ne olursak olalım Allah’la şeytan arasındaki karşılaşmada Âdem İbrahim ve Hacer’in rolü tarafımızdan oynanır. Hacda şunlar şöyle yapılmalı böyle yapılmalı gibi şeylerden ziyade haccın Müslümanlara niçin farz olduğu üzerinde durulup öğrenilmesidir.

Boş bir felsefeyi ret

Hayat yaşadığımız şekliyle tiyatroyu andırır. Kişi gayesiz, gece ve gündüzleri izler. Gün be gün yaşamayı temel kabul eden insanın yönü yoktur. Amacı sadece yaşamaktır. “Yaşayan bir bedende ölü bir ruhtur var olan.” Ama hac olayı bu sağlıksız durumu değildir. İnsan hacca gitmeye karar verdi mi gerekli adımı attı demektir. Haccı gerçekleştirme yoluna girilmiştir. Hac gayesizliğin karşıtıdır. Evinden çıkacaksın Allah’ın evini [Beytullah] veya insanların evini ziyaret et, çevreni terk et, pak topraklara git orada Meş’ar-i Haram’ın cana can katan seması altında Allah’la karşılaşabilirsin. Çektiğin yabancılıklar bitecektir. İnsan sonunda kendini bulacaktır.

Allah’a ulaşma

Hac, haram aylardan Zilhiccede yapılır. Mekke toprağı asûde ve huzur doludur. Çöl korku nefret ve savaşın yerine barış ve güvenlikle tanınır. Halkın Allah’la karşılaşmaya serbest olduğu bir ibadet havası hakimdir. Sen ey çamur, Allah’ın ruhunu ara ve O’nun ardından git davetini kabul et O’nu görmek için evini terk et. O seni bekliyor. İnsan varlığı, gaye, Allah’ın ruhuna yaklaşmak olmadıkça bir saçmadan başka bir şey değildir. Seni Allah’tan uzaklaştıran bütün şu ihtiyaç ve doymak bilmez arzularından sıyrıl. Dolayısıyla hacca giden sonsuz insan göçüne katıl. Kâdir Allah’ı gör! Hac için evinden ayrılmadan önce bütün borçların ödenmelidir. Yakınlarına veya dostlarına karşı duyduğun bütün nefret ve kızgınlıklar yok olmalı. İçinde bir arzu doğmalı. Bütün bu jestler, bir gün herkesin başına gelecek ölüme hazırlanmada birer deneydir. Bu hareketler, kişisel ve malî arınmayı garanti eder. Vedanın son anları ve insanın geleceği sembolize edilir. Sen ve bedeninin her azası amellerinizden sorumlusunuz. Bu amel yurdundayken hesap yurduna hazırlan. Ölmeden önce ölümü duy. Hacca git.

Mikata giriş ve bir oluş

Gösteri Mikat’ta başlar. Bu noktada insan elbiselerini değiştirmelidir. Niçin dendiğinde çünkü kişinin elbisesi kendisi kadar karakterini de örter. Kişi elbise giymez fakat gerçekten elbiseler onu gizler. Mikat’ta elbiselerini çıkar ve bırak. Düz beyaz kumaştan kefeni giy. Herkes gibi giyineceksin. Bir parçacık halinle kalabalığa katıl bir damla olarak okyanusa dal. Gururlanma, buraya birini görmek için gelmedin. Alçak gönüllü ol, Allah’ı göreceksin. Ölümcüllüğü kavrayan bir kişi ol veya bir ölümcül ol, varlığını duyan.

Mikat’ta ırkını veya kabileni hiç düşünmeden günlük hayatında seni bir kurt [vahşet ve zulmün sembolü] bir fare [kurnazlığın ve istifçiliğin sembolü] bir tilki [hilekarlığın sembolü] veya bir koyunun [köleliğin sembolü] yapan bütün örtüleri çıkar at. Bunların hepsini Mikat’ta bırak ve sonunda nasıl bir ölü olacaksan, şimdi de bir insan, yalnızca bir Âdem olarak başlangıçtaki şekline bürün. İki parçalı kumaşa dolan birini omuzlarına ört, diğerini beline sar. Hiçbir özel şekil ve araç kullanma. Giydiğin kumaş oldukça basit ve sade dokunmuştur. Herkes aynı ihramı giyer. Hiçbir görünüm farkı yoktur. Dünyanın her tarafından gelip hacca doğru yol alan kervanlar Mikat’ta toplanacaktır. Aynı yerde ve aynı zamanda karşılaşacaklardır. Allah yolunda kişi olduğu gibi değil olması gerektiği gibi olacaktır ve dönüş Allah’adır. Kişi Allah’a dönmeye karar verir. Bütün benlik ve bencillik eğilimleri Mikat’ta gömülür. Kendi ölü bedenini görür ve kendi mezarını ziyaret eder. Kişiye hayatının son noktası hatırlatılır. Mikat’ta ölümü ve tekrar dirilmeyi duyduktan sonra, Mikad’la Miyad arasındaki çöl görevine devam etmelidir.

Haccı eda eden herkes Allah’la karşılaşmak üzere kendinden uzaklaşmıştır. Ona Allah’ın ruhu bahşedilmiştir. Bir sürgünden kurtulup ahirete gittin. Cehaleti ve zulmü yenerek ilim ve adaletle aydınlandın. Şirki terk ettin, tevhidi kabul ettin. Haccı eda etmeden önce insanlar insan olma özelliğini kaybetmişlerdi. Kuvvet, servet, kabile, ülke ve ırklarla kendinden kopmuşlardı. Hayatları sadece bir var olmaktan öte geçmiyordu. Sonunda hac ibadeti kendilerini keşfetmelerini sağladı. Şimdi birbirlerini bir olarak ve bir fert olarak algılıyorlar başka hiçbir şey değil.

Niyet

Büyük bir değişiklik başlangıcı olan Mikat’a varmadan önce niyet edilmeli. Bu niyet benlikten, Allah’a giyimli olmaktan soyunuk olmaya, günlük hayattan ebedi hayata bencillik gayesizlikten bağlılık ve sorumluluğa geçme niyetidir. Kısaca ihramlı oluşa geçiştir. Niyetini kuvvetle belirlemelisin. Hurma tohumları gibi kabuğundan çıkacaksın. Son derece bilinçli olarak inancını kalbinde duymalısın. Kalbini aşk aleviyle aydınlat. Yan ve parla, kendini tamamen unut! Geçmişteki hayatın, ihmal ve cehaletten ibarettir. Her bakımdan yardımsızdı. İşinde bile alıştığından fazla veya zorla köle olmuştun. Şimdi bu yaşama şeklini bırak. Tam anlamıyla Cenab-ı Allah’ın kendinin ve insanların bilincine er.

Mikatt’ta namaz

Mikat’ta haccetmeye hazırlan, neyi niçin yapman gerektiğini bil. İhrama girdiğinde kendini Allah’a arz ederek namaza dur. Mikat’ta namaz Allah’ın senin huzurunda putlara tapan değil Kurt değil tilki değil fare değil İbrahim gibi duruyorum demektir. Bu duruş bilinçli ve bilerek Allah’a itaat etmek Allah’la daha içten konuşuyor gibi olma ve Allah sanki hemen karşında gibi niyetlenmektir. Mikat’ta namaz artık ondan başka kimse karşısında rükû ve secde etmeyeceğine dair Allah’a verilecek bir sözdür.

Bazı davranışlardan kaçınma [muharremat]

İnsan ihramlıyken yapmaması gereken bazı şeyleri bilmesi gerekir. Aynaya bakmamak lazım, benliğini unutmak için, güzel koku kullanma, kimseye emir verme kardeşlik havasında ol, tamamen itaat etme zamanıdır. Herkes yer yer kendisi Allah’a sesleniyor ve Kâbe’ye yaklaşıyorsun, yaklaştıkça heyecan artıyor. O atmosferde Allah’tan başka kimseyi görmüyorsun. Tek o var diğerleri köpük ve dalga gibidir onun dışındaki her şey sahtedir. Haccın çeşitli bölümlerini yerine getirirken insan kendinden koptuğunu ve Allah’a doğru bir hareket içinde olduğunu hisseder. Mekke’ye yaklaşırken haram bölgeyi gösteren işaret vardır. İşte bu bölgede yasaktır. [Avlanma, Bitki koparma gibi] Harem-i Mekke’ye yaklaştığınızda Lebbeyk sesleri kesilir.

Allah’ın evine varış herkesin kalbini Aşk ateşi ile yanmakta olduğu hissedilir. Şimdi Kâbe ye daha da yakınız sessizlik, düşünce ve sevgi dolu gözlerin büyüdükçe büyüyor ve kıbleye dikiliyor. İnsan o anda soluğunu yakalaması güçleşiyor. Vadiyi inerken yıkılacak gibi olursun. Fakat karşında o Kâbe gözüküyor. Burası imanın, sevginin ve hayatın merkezidir.

Kâbe

Oldukça sade bir şekilde döşenmiş ve araları tebeşirle doldurulmuş siyah taşlardan yapılan Kâbe boş bir küp şeklindedir Kâbe’yi boş görmek ne kadar güzel orada hac için bulunduğunu hatırlatıyor. İnsanın varacağı son nokta değil. Kâbe, yön gösteren bir kılavuzdur. Sonsuzluğa varmaya karar verdikten sonra hacca başlarsın. Hac, Kâbe’ye doğru değil Allah’a doğru sonsuz bir harekettir. Allah’ın pak kulu olmakla şereflendirilmiş bulunuyorsun. Hala kendine bağlanmış ve kendini düşünüyorsan bu kutsal eve girmene izin verilme Mekke’ye Beyt-i Atik denir. Atik hür oluşu temsil eder. Mekke kimseye ait değildir. Allah Mekke’nin sahibidir. Benliğinden gelen eğilimlerin tamamını atabilirsen aileye katılmaya hazırız demektir. Allah’ın ailesinin kıymetli bir ferdi ve dostu olarak kucak açarlar sana. Duvarla Kâbe arasında dar bir geçit vardır. Kâbe’yi tavaf ederken Allah duvarın etrafında dönmeyi emretmiştir. Aksi halde haccın kabul olmaz.

Tavaf

Kâbe çevresinde insanlar daire çizerek dönerler. Kâbe Allah’ın ölümsüzlüğünü ve sonsuzluğunu sembolize eder. Dönen daireler ise yaratıklarının sürekli hareket ve değişimlerini temsil eder. Allah’ın yolu insanların yoludur; Allah’a yaklaşmak için önce insanlara yaklaşmalısın. Her dinin kendine özgü bir ibadeti vardır. Bu İslam’da cihattır. Tavaf süresince Kabe’ye giremezsin. Çevresinde herhangi bir yerde duramazsın. Kalabalığa katılmalı ve kalabalıkta kaybolmalısın. Tavaf eden insan çağlayanın içine dalmalısın. Hacı olmanın yolu buradan geçer.

Hacerü’l Esved ve biat

Tavaf Hacerü’l Esved’in bulunduğu noktadan başlar. Burası evrenin düzenine girdiği yerdir. İnsanlara katıl eğer insanlara katılmazsan yörüngeni bulamayacak ve Allah’a yaklaşamayacaksın. Hacerü’I Esved’e dokunmak lazım sonra da insanların arasında kaybolmalısın. “Hacerü’l Esved yer yüzünde Allah’ın sağ elidir.” Hacer insanlık için bir örnektir. Ona memedeki çocuğu ile evini terk etmesini emretti. Hiçbir bitkinin öyle ki bir deve dikeninin bitmediği korkulu Mekke vadisine girmesi söylendi. O da Allah’a olan aşkından bu emri anladı ve kabul etti. Böyle bir yerde, su varlık için gerekli, bebek süt ister, insan arkadaşa muhtaçtır. Kadın bir desteğe ihtiyaç duyar ve bir anne yardım bekler, bütün bunlar doğru ama ilahi aşk bütün bunların yerini alabiliyor. Eğer ruhu O’nu tanırsa bir kimse yalnızca aşkıyla yaşayabilir. Sonuç olarak Allah’a kesinlikle güvenmeliyiz.

Makam-ı İbrahim [Hz. İbrahim’in Makamı]

Tavaf yedinci dönüşünü tamamladıktan sonra tavaf hali sona erer Makam-ı İbrahim de iki rekât namaz kılınır. İbrahim’in makamı ayak izlerinin bulunduğu taş parçasıdır. İbrahim bu taşın üzerinde durarak Kâbe’nin köşe taşını [Hacerü’l Esved] yerine koydu. Kâbe’yi yapmaya buradan başladı. Gel haccet, tavaf eden insan seline katıl ve sende tavaf et. Bu sevgi deresinde bir saat yüzdükten sonra üzerine titrediğin ölümcül varlığını terk edecek ve Allah’ın sonsuz yörüngesinde sonsuz var oluşa eren insanlar arasında yeni bir hayata kavuşacaksın. İşte şimdi İbrahim gibisin.

Sa’y

Sa’y bir arayıştır amacı olan bir harekettir. Koşmak ve seyretmek diye tanımlanır. Sa’y çalışmasıdır bedenin Susuzluğunu gidermek ve çocuklarını doyurmak için su ve ekmek ardından koşman ve çaba harcamandır demektir. Say ihtiyaçların için tabiatın kalbinde araştırma yapmak ve kavga etmektir. Taştan su çıkarma girişimidir. Şaşırtıcıdır ki mesafe olarak tavafla sa’y arasında ancak birkaç adım ve birkaç saniye vardır. Yine de bu ikisi arasında büyük bir farklılık göze çarpıyor. Tavaf: Mutlak sevgi, sa’y: Mutlak akıl. Tavaf: Tamamen O, Say: Tamamen sen.

Tavaf yalnızca Kadir-î Mutlak’ın iradesi Sa’y yalnızca senin iraden Hac tavaf ve sa’yın birleşimidir. Tavaf yaşamak için değil Allah davası için yaşamak, Sa’y yalnızca kendin için değil insanlar için de elinden geleni yapmak.

Sa’y ın sonu [Taksir]

Merve’de sa’yın son noktasında saçını kısalt veya tırnaklarını kes. İhramını çıkar ve her günkü elbiseni giy kendini serbest hisset eli boş ve susuz Merve’den ayrıl İsmail’ini bulmaya git. Ey sa’y ederek yorgun düşen insan Aşka güven. Ey sorumlu insan elinden geleni yap. Çünkü İbrahim susuzdur ve sen sa’y yapmaktan gelen haccı kalbine dikkatle kulak ver. Şırıltıyı duyacaksın Merve tepesinden zemzeme doğru yürü bir kap yudum al yüzünü yıka ve geldiğin yere bir miktar götür ki hediye diye insanlara sunasın.

Büyük hac

Zilhiccenin dokuzuncu günü hac başlar. Mekke’ye gitmeye karar vermek haccın bütünüyle gerçekleşmesi olmadığı gibi Kâbe ve Kıble’de hac’ın hedefleri değildir. Tevhidin önderi [İbrahim] haccın Kâbe’de bitmediğini tersine Kâbe’yi terk ettiğin anda başladığını öğretiyor. Sana Kâbe varacağın son durak değil başladığın ilk noktadır. Umre için ve Mikat’ta evini terk ediyorsun şimdi ise hac için Allah’ın evini terk etmelisin. Şimdi Allah’a yaklaşacaksın. Evi ziyaret etmeyecek fakat sahibini göreceksin ve varış Allah’adır. Kâbe son durak değil yalnızca yöndür. Mekke’ye geldin burada kalma haramda durma Mekke’ye gelişten daha büyük bir yolculuğa [hacc-ı temettü] başlamalıyız. Zilhiccenin dokuzunda nerede olduğumuza bakmadan ihramını giy. Mekke’ye sırtını dön ve yürü Mekke’den daha kutsal ve daha saygı değer neresi vardır. Durma göreceksin.

Arafat

İhramını giyip de Mekke’den çıkınca güneş batımına kadar kalman gereken doğuya [Arafat’a] doğru yola çıkacaksın geri dönüşte Maş-arı haram arkasında Mina’da kalacaksın. Vakfe için Arafat’a giderken yavaş yavaş durup dinlenmeden Arafat’a gideceğiz. Onuncu günün sabahında on ikinci güne istersen on üçüncü güne kadar Mina’da kalınacak. Allah’a dönerken içlerinden geçerken üç bölüm vardır. Arafat, Maş-ar ve Mina. Bunlar üç ziyaret yeri değildir. Allah bizzat onların ilahi isimlerini kendisi vermiştir. Arafat hikmet ve ilim demektir. Mahşer bilinç ve anlayış demektir. Mina aşk ve inanç demektir.

Arafat’ta güneş batınca insanlar Meş-ar’a doğru yola koyulurlar ve orada dururlar. Sonra da Mina’ya hareket ederler buraların sınırı yoktur. Takva kendini eğitme dua kendini Allah’a arz etme Arafat’ta ihtişam bakışında olmalı. Baktığın şeyde değil hangi durumda olursan ol, bugünü istediğin gibi geçirebilirsin. Senden istenen şey durman [Vakfe] ve sonra Arafat düzlüğünü güneş batımında terk etmektir.

Meş-Ar

Arafat’ta kaybolurken sen de oradan ayrılıyorsun, Arafat kaybolmuştur. Durmak mı asla, oturmak mı hiçbir yerde… Bir yarım gün tam bir gece veya iki gün kalmak, hepsi bu kadar. Çadırların hepsi kaldırılmalıdır. Karanlıkta ve gecenin sessizliğinde düşünceleri bir noktaya daha fazla toplayabilmek suretiyle elde edilen anlayış gücüne Meş-ar denir. Arafat tecrübe ve nazar bölümü, Meş-ar ise görüş ve basiret bölümüdür. Yer ve gök, hürriyet ve alçak gönüllülük içindedir.

İlim, Allah’ın dilediği kimselerin kalbine yerleştirdiği bir nurdur. Bu doğru kılavuzluk bilgisidir. Arafat bilgisini herhangi bir kişi öğrenebilir ama Meş-ar’ın nuru Allah’ın dilediği kimselerin kalbine yerleştirdiği ışıktır. Mikat’ta iken kendini unutup insanlara katılmışsın. Tavafta onlarla sürüklenmişsin.

Say’dan sonra kendini bulmuş Arafat’ta okyanusa çekilmiştin ve sonra yeniden Meş-ar’da kendini bulacaksın. Böyle bir kalabalık içinde herkes kendi başınadır. Burada örtüsüz renksiz maskesiz veya makyajsız pak gerçeğini keşfettin. Bu gece bir dostla [Allah] özel bir konuşma yapacaksın. Kendini O’na aç ve günahlarını itiraf et. Şimdi bütün bu sınırları görmeyip duvarları yıkma zamanıdır. Yıllardır içinde tutsak kaldığın şeylerden sıyrıl. Burada kendinlesin. Elini çenene koy ve bu gece Allah’la baş başa ol. Silahların ve inancınla yanında yalnızca O ve sen varsın. Eğer Muhammed’in iyi bir ümmeti isen O’nun gibi yap. Bırak kalbin aşkla aydınlansın. Orduda kurallara dikkat et. Üç gün Mina’da kalman gerektiğini unutma. [10.,11.,12. günler] kurşunların boşa gitmeyeceğinden emin ol. Yalnızca düşmana çarpanlar kabul görecektir. Mina savaş alanıdır. Savaşmak lazımdır. Me-şar kamp yeridir. Sabah namazında sessizlik hakimdir. Meş-arda herkes uykudaymış gibi gece dağların üzerinden süzüldü. Meş-ar’da uyuyanların üzerinden sıyrıldı ve Mina boğazında kayboldu ve şu anda güneş doğuyor.

Mina

Son ve en uzun kalış Mina’dadır. Güneş doğduktan sonra Meş-ar’da durma. Çünkü gündüz ilk Mina’da olma vaktidir. Güneşin doğuşuyla birlikte hücuma geçmek hücum vakti girdiği zaman güneşin emri zamanın emridir. Bu emre uy. Yalnızca güneşe kulak ver ve onuncu günün güneşini bayram güneşini gözle. Her şeyi anladığını söyleyen hiçbir şey anlamayandır. Allah’a yaklaşmaya karar vermiş olan insanlar… Ümmet sonsuz ve harekat eden cemaat; bütün kaya ve setleri delecek ve sonunda kuşkusuz denize ulaşacak olan gürleyen sel… Evet. Meş-ar’dan Mina’ya giden yolun üzerinde durmazsan yanlış yola gitmez veya insanlara karışırsan Mina’ya ulaşacak, şeytanları yenecek ve İsmail’ini kurban edeceksin. Bu hacca giden herkese Allah’ın açık emridir.

Savaş cephesi [Şeytan taşlama: Recm]

Kral Caddesi boyunca yerleşmiş üç şeytan birbirinden 100 metre kadar uzaklıktadır, her biri bir anıtı, bir heykeli veya bir putu temsil eder; her yıl yüzleri beyaza boyanır. Allahu Ekber, ne kadar anlamlı! Ordu geldi; hepsinin ellerinde silahları [taşları] ve ateşlemeye hazırlar. Birinci puta vardığında [- cemre-i ula] ateş etmeden geç git. İkinci puta vardığında da aynısını yap. Fakat üçüncüye vardığında geçme, ateş et! Niçin? Şu akıllı ve tecrübeli öğretmenler, genellikle sürüp giden bir yolda yavaş yavaş ve sessizce dönüş yapmamızı söylerler, ama burada kumandan ve emir veren İbrahim’dir. İlk hücumda sonuncuyu vur ve vuruşların başından ve yüzünden olmalıdır! Savaş bitmiştir. Son put düştüğü zaman birinciler ve ikinciler karşı koyamaz. Cepheden ayrılınca işimiz kurban kesmektir. İhramını çıkar, istediğin elbiseyi giy, saçını kes, istersen koku sürün.

Artık serbestsin. Hac süresince her hareket niyetine bağlıdır ve niyetle yapılır. Haccın özünü anlamayan kimse boş bir zihinle ülkesine döner.

Hac süresince

Tavafla tevhid inancını ilan edeceksin. Say ile haccın uğraşını yapacaksın Kâbe’den Arafat’a gitmekle Âdem’in inişini göstereceksin. Arafat’tan Mina’ya gitmekle insanın yaratılış felsefesini düşüncelerin saf bilimden saf aşka doğru evrimini ve ruhun çamurdan Allah’a doğru yükselişini sergileyeceksin. İbrahim’in sahnesi Mina’dayız. Şu anda İbrahim gibi davranmaktayız. O, oğlu İsmail’i kurban etmek için getirmiştir. Bizim İsmail’imiz kim veya ne? İşte onu bilemiyoruz. Ama bizi kör ve sağır ne ediyorsa işte odur kurban edeceğimiz.

İsmail’in kurban edilmesi

Sevgili oğlun, hayatının meyvesi, neşen, oluş nedenin, varlığının anlamı, oğlun; hayır, İsmail’in. O’nu bir kuzu gibi yatır ve kurban et! Ayaklarının altına al ki, kaçıp kurtulamasın. Ellerinle kavrayarak başını tut, boyun damarını kes, fakat daha fazla kımıldayamayacağını sezinceye kadar ayaklarının altında tut. Sonra ayağa kalk ve O’nu yalnız kendi haline bırak! Ey “itaatkâr” olan ve “Allah’ın kulu”! Allah’ın senden istediği budur. Bu inancının çağrısı, tebliğinin özüdür. Bu sorumluluğundur. Ey ‘sorumlu adam!’ Ey ‘İsmail’in babası!’

İbrahim’in iki seçeneği vardı; ya kalbinin ağlayışlarına kulak verecek ve İsmail’i kurtaracak veya Allah’ın emirlerine uyup O’nu kurban edecekti! Birini seçmek zorundaydı.

İçinde ‘sevgi’ ve ‘gerçek’ kavga ediyordu ‘sevgi’, hayatı; ‘gerçek’ ise inancıydı]! Allah kendi hayatını istemiş olsaydı vermek çok daha kolay olacaktı İbrahim, hayatını Allah davası uğruna adamıştı ve bu nedenle Allah’a itaat etmesi gerektiğini hissediyordu. Bu, onun için bir ‘bencillik’ ve ‘zayıflık’ idi. Bazı kişiler için iyi ve güzel olan, İbrahim gibi şerefli bir insan için kötü ve çirkin olabilir. O Allah’a en yakındı.

İbrahim çağrıyı düşününce her şeyiyle teslim oluyor, fakat sıra İsmail’i kurban etmeye gelince katlanılmaz bir acı duyuyor, kemiklerinin kırıldığını ve yüzünde üzgün bir ifade belirdiğini hissediyordu. İbrahim’i böyle kötü bir durumda gören şeytan; Nerede ve kimde bir korku, zayıflık, kuşku, kıskançlık, ümitsizlik, aptallık ve sevgi belirtisi görse çirkef işini yapmaya koyulur. Seni eğlendirir ve görevlerini yapmaktan alıkoyar ki çağrı gerçeği kavranmasın.

“Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir.” (Enfal Suresi, 28)

Oğluna olan sevgi bile, seni ‘deneme’ yoludur. İsmail sevgisi İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında O’nun tek zayıf yönü olmuştu bu. İbrahim bunun açık bir vahiy olduğunu ve oğlunu kurban etmesi gerektiğini biliyordu. Üzgün ve kalbi kırıktı. Şeytan bundan dolayı O’nu kandırma fırsatı buluyordu. Şeytan bu durumdan faydalanarak önüne çıktı ve aynı şeyi fısıldadı: “Bu çağrıyı rüyanda duydun”. “Hayır bu yeterli, bu yeterli” dedi İbrahim kendi kendine; karar verdi ve seçimini yaptı: “Mutlak hürriyet olarak Allah’a itaat” yani İsmail’i kurban etmek. Hürriyetine giden yolda bu son daha kalmalı ve oturup bütün çağların üzerinde birleştiği şu soruyu kendi kendine sormalısın: “Toplum için ne yapabiliriz?” Ve cevabı bulmaya çalış. Sadece otur ve hac boyunca ne yaptığını düşün!

Baba ve oğul arasındaki konuşma

Mina’da kuytu bir köşede İbrahim (a.s.) oğluyla konuştu! Yüz yıl yaşamış ak saçlı sakallı babanın yanı sıra İsmail gençlik çağına yeni giriyordu. Dünyanın değil Arap yarımadasının göğü böyle bir görünüme katlanamazdı!

Tarih, baba ile oğul arasındaki böyle bir konuşmayı kaydetmemişti hiç. Kimse de dostça fakat ürkütücü bir konuşmayı düşünmemişti! İbrahim başlangıçta hikâyeyi yeniden anlatıp oğluna “burada seni ellerimle kurban edeceğim” demek için ağzını açmadı. Sonunda, Allah’ın güvenine sığındı ve “İsmail rüyamda seni boğazlıyorum” dedi! Öylesine hızlı söylemişti ki bu kelimeleri kendisi bile işitmedi. Sonra sustu. Korkulu ve solgun, İsmail’in gözlerine bakmaya dayanamıyordu. İsmail, babasının içinde bulunduğu durumu sezerek onu teselli etmeye çalıştı. “Baba itaatkâr ol ve Allah’ın emrini yerine getirmek için tereddüte düşme. Beni de itaat edici olarak bulacaksın. Katlanabilirim ben!” dedi.

Allah Teala ders veriyordu. Bundan böyle Allah için insan kurban olarak kesilmeyecektir. İbrahim gibi, İsmail’ini seçip Mina’ya getirmelisin. Kimdir İsmail’in? Kendin bileceksin, başkalarının bilmelerine gerek yok. Karın olabilir, yeteneğin, işin cinsiyetin, gücün, rütben, mevkin vs. olabilir. Hangisi olduğunu bilmiyorum, fakat senin İsmail İbrahim’in yanında ne kadar sevgiliyse senin yanında da o kadar sevgili olması gerekir! İsmail’in bazı göstergeleri, hürriyetini senden alan ve görevlerini yapmana engel olan her şey, seni eğlendiren gerçeği bilmen ve duymadan alıkoyan sorumluluğu kabul etmekten çok seni özür aramaya iten her şey ve yalnızca ileride desteğini almak için seni destekleyen her herkestir. Onu hayatında arayıp bulmalısın. Eğer Allah Teala’ya yaklaşmak istiyorsan, İsmail’ini Mina’da kurban etmelisin. İsmail yerine bir koyun kesmek kurbandır, fakat yalnızca kurban kesmek için, bir koyun kurban etmek kasaplıktır.

Üç put üçlemenin [teslis] sembolleri

Mina’da üç putun İbrahim’i aldatmaya çalışan şeytanı temsil ettiğini hatırla.

Birinci put [cemre-i ulâ]: Arafat’ın düşmanı

İkinci put [cemre-i vustâ]: Meş’ar’ın düşmanı

Üçüncü put [cemre-i ukbâ]: Mina’nın düşmanı

Ey hacı! Şu anda Mina’dasın. Ateşle silahını İsmail’ini kurban yerine getirdin. İbrahim gibi üç putu vur ve devir.

Bayram

Hareket bitti ve biraz sonra hac sona erecek.

Nerede?

Mina’da!

Şaşırtıcıdır ki Mekke’nin komşusu olan yerde! Neden hac Mekke ve Kâbe yanında bitmez de burada biter? Haccın bu sıralarını anlamalısın. Bu kalabalığın ortasında ne yaptığının tam anlamıyla bilincinde olmalısın. Burada düşünebilmelisin; evinin bir köşesinde veya hayallerinde değil! Hac birlikteliği teşvik eden bir bütünlüktür. Allah, İbrahim (a.s.); Muhammed (s.a.) ve insanlarla karşılaşılan yerdir. Haccı anlamak ve tanımlamak gidebilmek ve şimdiye kadar söylediklerimizi yapabilmek demektir.

Mina’da gecikme

İnancını ve ne yaptığını düşünmen için iki gün daha kalınır. Bayram günü kurban kesildikten sonra merasim biter. Mina’da iki gün veya üç gün daha kalman gerekir. Bu günlerde Mina’dan ayrılman, Mekke’ye dönmen düşünülmez. Niçin şeytan yenildi, kurban kesildi, İhram çıkarıldı ve bayram kutlandı. İnsan için İbrahim’in makamına ulaşmaktan başka daha üstün bir rütbe yoktur ve burada herkesten rolünü oynaması istenmiştir. Bütün bu menasikin sonunda, ülkene dönmeden önce, bayramdan sonra iki gün daha kalmalı ve oturup bütün çağların üzerinde birleştiği şu soruyu kendine sormalısın. Toplum için ne yapabiliriz? Ve cevabı bulmaya çalış. Sadece otur ve hac boyunca ne yaptığını düşün.

Bayram gününden sonra arka arkaya yapılan hücumlar

İlk gün, ilk hücumunda son putu vurur ve kurban yerine giden yolu açarsın. Sonra ihramını çıkarır ve sevinçle zaferini kutlarsın! İkinci gün tekrar vurmalısın, ama putların üçünü de. Bu kez, sırayla, birinci, ikinci ve son olarak da üçüncü putu vurursun. Üçüncü gün, ikinci gün yaptıklarının bir tekrarıdır. Dördüncü gün, istersen Mina’da kalabilir istersen ayrılabilirsin. Kalmaya karar verirsen ikinci veya üçüncü günün atışlarını tekrarlamalısın. Dördüncü gün kalmamaya karar verirsen kalan silahlarından arta kalanı Mina’da bir yere gömmelisin! Bu bir zorunluluktur!

Son mesaj

Hac süresince yapılan bütün davranışlar, Kur’an’ın kelimelerle anlattığı mesajı nakleder. Haccı bitirmeden önce, Kur’an’ı hiç olmazsa baştan sona bir kez okuman ve son suresinde bir ders çıkarman öğüt verilir.

Neden son sure? Haccın son aşaması vurmak olup Kur’an’ın son suresinin son kelimeleri de bir tehlikeden uyarma konusundadır! Haccın sonunda sen üç putu vurursun, Kur’an’ın sonu da üç gücü reddeder. Haccın son bölümünde, Müslüman, bir tehlikeye karşı uyarılırken, Kur’an’ın son bölümünde de bir şerre karşı uyarılır. Kur’an’ın biterken şerrin bitmemesi, Peygamberliğin biterken tehlikenin sürmesi bize şaşırtıcı geliyor belki! Kur’an’ın son iki suresi, ‘şer’den sığınmadan söz eder ve aynı zamanda İbrahim’in (a.s.) peygamberliğini tamamlayan, tevhidin son peygamberi Hz. Muhammed’i (s.a.) uyarır. Ve haccın son iki günü, kişinin savaşmak zorunda kaldığı ve Allah’ın İbrahim’e (a.s.) uyarıda bulunduğu Mina’da geçer. Ve sen ey Muhammed’in (s.a.) ve İbrahim’in (a.s.) sünnetinin yolunda giden, yalnızca menasike uyman değil, fakat ‘şifre’leri çözmen gerekir. Mina’dan sonra nereye gidiyorsun? Ey hacı, ülkemize dönmek için Mina’dan ayrılmadan önce oturup muzaffer peygamberimizin uyarıldığı tehlikeyi anlamak için Kur’an’ın son iki suresini okuyalım. Allah’ın sevgili elçisinden sığınmasını istediği şeyleri anlamak için şu vahiylere kulak verelim:

“De ki: Sabahın Rabbine sığınırım,

Yarattığı şeylerin şerrinden,

Karanlığı çöküp bastığı zaman gecenin şerrinden.

Ve haset edenin, haset ettiği zaman şerrinden,

Düğümleri üfleyenlerin şerrinden” (Felak Suresi)

Ey Habil’in varisi; ‘babanın katilinden öc alıcı’ Kabil ölmedi! Ey ‘meleklerin secde ettiği’, ‘Âdem’in varisi’; şeytan şimdi öc alıyor! Üç yüzü, yedi rengi, yetmiş bin hilesi olan ve insanların kalbine fısıldayan bu şerden uzak dur.

Allah’a, şafağın Rabbine, ‘insanların sahibine, ‘insanların Maliki’ne ve insanların sevgilisine, İlahına’ sığın. Ve sen ey hacı, Kurban Bayramı’ndan sonra Mina’da kal ve günde yedi kez üç putu vur! Her günü Kurban günü. Her ayı Zilhicce. Her yeri Mina ve… hayatı Hac bil.

Sonuç

Mina’da kalma zamanı bitti ve Mekke sınırı yakınında törenler son buldu. Zilhiccenin sonuna doğru istediğin zaman, gerektiğinde Arafat’a gitmeden yapabileceğin bir Tavaf ve Sa’y daha var. Hac menasiki bitmiş bulunuyor, işte yapman istenen şeylerin hepsi bu kadar. Ey, haccın son bölümü olan Mina’dan ayrılan hacı! İbrahim’in çağrısını kabul ettin Kişisel hayatının kısır döngüsünden kurtuldun. Zamanında Mikat’a geldin; vahye kulak verdin; elbiselerini çıkarıp beyaz kefenini giydin. Evini ve ülkeni terk ederek bir misafir gibi Allah’ın Evi’ne ve cihad toprağına geldin. Sağ elini sıkarak Allah’a söz verdin. Tavaf çemberine katılarak tavaf eden insanların arasında kayboldun. Kendi kendin eliği bıraktın. Dağların tepesinde su bulmak için elinden geleni yaptın. Sonra Mekke’den Arafat’a indin ve bölüm bölüm [Meş’ar ve Mina’ya Giderek] geri Allah’a dönüp bilinç kazandın. Meş’ar karanlığında silah topladın. Aynı zamanda, diğerleriyle birlikte Mina sınırını geçtin. Şeytan ilk hücumunda yenildi. Hür oldun; İnanç ve aşk toprağını kurtardın. İbrahim makamına ulaştın, şerefin zirvesine -şehadetin ötesindeki bölüme- çıktın. Son olarak bu çabanın bitiminde bir koyun kurban ettin

En tehlikeli ve en korkunç yaratılış geçitlerini -Tevhit, isar, cihad, şehadet, iblisle savaş ve aşk ülkesini fethi- geçtikten sonra bu en büyük kutsal gezinin ve en yüksek insani dereceye çıkışın bitiminde nereye geliyorsun? Ne yapıyorsun? Kurban: Bir “koyun” boğazlamak! Neden? Hangi düşünceyle? Sırrı ne bunun? Haccın sonunda bir koyun boğazlamanın sırrı nedir? Bir şey diyemem! Bırak cevabı Allah versin: “Ondan hem kendiniz yiyin, hem ihtiyacını gizleyen ve gizlemeyip dilenen fakir[ler]e yedirin.” (Hac Suresi, 36)

Yine tekrar ediyor: “İşte bunlardan yeyin, yoksulu, fakiri de yedirin.” (Hac Suresi, 28)

Ey hacı! Nereye gidiyorsun şimdi? Hayatına ve dünyana mı dönüyorsun? Geldiğin aynı yola mı giriyorsun hacdan sonra? Asla! Asla! Bu sembolik gösteride İbrahim’in rolünü oynadın! İyi bir aktör, kişiliği, rolünü oynadığın şahsın karakterinden tamamıyla etkilenen insandır. Eğer bunu iyi becerirse, gösteri bitecek, fakat eseri sürecektir. Oynadıkları rolü sürdüremeyip unutulup giden pek çok aktör vardır!

Makam-ı İbrahim’desin; tam durduğu yerde. Yükselişinin en son basamağı, Mirac’ta Allah’a olan en kısa mesafedir. Şimdi makam-ı İbrahim’de duruyorsun ve onun rolünü oynayacaksın; onun gibi yaşayacak ve inancının icabesinin mimarı olacaksın. İnsanları içinde yaşadıkları bataklıktan kurtar. Cehaletin karanlığı ve zulmün çileleriyle uyuşmuş ve ölmüş bedenlerine yeniden hayat üfle Ayağa kalkmalarına yardım et ve onlara yön ver. Onları hacca çağır, tavaf etmeye çağır. İbrahim’in niteliklerini kazanmak için tavaf etmeye çağır.

İbrahim’in niteliklerini kazanmak için tavafa katılıp bencilliğini bırakarak temizlendikten sonra yolunu izlemek için Allah’a söz verdin. Allah şahidindir.

Zamanını saygıdeğer bir zaman [Zaman-ı Haram] yap, çünkü kutsal mescittesin. Çünkü yeryüzü Allah’ın Mescidi’dir.

İktibas Çizgisi dergisi, Sayı: 466/6

Source link

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu