Kültür - Sanat

Hac yolculuğuna çıkanları uğurlarken yapılacak dua

Ümmet-i Muhammed’in dininin beş direğinden biri olan hac ibadeti, tevhide, kulluğa ve Cenab-ı Hakk’ın rızasını ummak için yollara düşürür müminleri. Giden, gittiği gibi dönmez. Manevi rızıklarla dolu olarak döner yurduna. Zaman zaman bazı istenmeyen kazalar olabiliyor. Allah müminleri emin ve mahfuz eylesin. Hacı adayı mümin kardeşlerimizi mukaddes beldelere uğurlarken onların sağlık, saadet ve selametle ibadetlerini ifâ edip yurtlarına avdet etmelerini dilemeliyiz Allah’tan. Bu düşünceye Muzaffer Ozak‘ın Envârü’l Kulûb adlı eserini okurken erdim.

Muzaffer Ozak’ın Envârü’l Kulûb‘una yazdığı müminleri hac yolculuğuna uğurlarken yapılacak dua:

Muhakkak ki, insanların ibadet ve ziyâretleri için yeryüzünde ilk va’zolunan ma’bed, Mekke-i Mükerreme’deki “beyt”dir ki, hayrı ve yararı çok, ayn-ı bereket ve âlemler için mahz-ı hidâyetdir. Kim oraya girerse, her türlü taarruz ve tecâvüzden emîn olur. Yoluna gidip gelmeye gücü yetenlere Allah rızâsı için beyt-i şerîfi ziyâret etmeleri, insanlar üzerine farz kılındı. Her kim, “hacc”ın vücûbuna inanmaz veya “hac” kendisine farz olduktan sonra “hacc”etmezse, şüphesiz Allah “hac” edenden de, etmeyenden de ganîdir, müstağnîdir. Sûre-i Âl-i İmran, Âyet 96-97.

Elhamdülillahillezî emeranî bi ziyâreti beyti’l-harâm. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü ‘alâ seyyidinâ Muhammedin’illezî sâhibi’r-rüknü ve’l-makâm ve ‘alâ âlihî ve ashâbihi’l berareti’l-fihâm… Ol Hâlik-ı kevn-ü mekân ve sâhib-i lutf u kerem ü ihsân olan Allah azze ve celle Hazretleri cümlemize tevfîkini refîk, Habîb-i edîbini şefî’ ve şefîk eyleye…

Kur’ân-ı azîmü’l-bürhânında şân-ı vâlâları tebcîl ve takdîs buyurulan Haremeyni’l-muhteremeyn hürmetine, Mi’râc-ı güzîne şâhid olan ve yine Kitâb-ı kerîminde çevresinin mübârek kılındığı açıkça beyân buyurulan Mescid-i Aksâ izzet ve bereketine, bizleri ahlâk-ı Kur’âniyye ve ahlâk-ı Muhammediyye ile ahlaklanan, rızâ-yı ilâhiyyesine vâsıl edecek sırât-ı müstakîmde sâbit-kadem olan, nefsimizin ve şeytânın şerrinden ve iğvâsından ebediyyen kurtulan, zât-ı ulûhiyyetine hakkıyle kul ve Habîb-i edîbine lâyıkıyle ümmet olabilmenin şu’ur ve idrâki içinde bulunan âşıklar ve sâdıklar zümresine ilhâk eyleye…

Rızâ-yı ilâhiyyesi yolunda…

Kusurlarımızı af ve günahlarımızı setreyleyerek, aşk ve muhabbetimizi müzdâd, nârından âzâd, dünyâ ve âhiretimizi âbâd, cennet ve cemâliyle dilşâd eyleye…Bütün ibâdet ve tâ’atlerimizde ve bütün fiil ve hareketlerimizde tam ve kâmil bir ihlâs bahşeyleyerek bizleri nefs-i emmârelerimizin tasallutundan halâs eyleye…

Muhabbet- i ilâhiyyesi ile dîdeleri giryân ve ciğerleri püryân olan âşıklar ve sâdıklar zümresine ilhâk ve Habîb-i edîbinin sâye-i şefâ’atine mülhak buyurduğu has kullarından eyleye…

Rızâ-yı ilâhiyyesi yolunda, dîn-i mübîn-i İslâm uğrunda, “sirâcen münîrâ” olan Habîb-i edîbinin tarîk-i pür-nûrunda yeri ve sırası gelince mala ve cana kıymayı cümlemize nasîb ve müyesser eyleye…

İnne evvele beytin… âyet-i kerîmesiyle kadr-i vâlâsı beyan ve i’lân buyurulan Ka’betullah’a varmayı, kemâl-i huşû’ ve hudû’ ile Mültezim’de durmayı, aşkullah ve havfullah ile ağlayarak Ka’be-i Muazzama’nın kapısına baş vurmayı, Hacerü’l-esved’e yüz sürmeyi, destâr-ı Ka’be’ye yapışarak affımız için yalvarıp yakarmayı, zikr-i ilâhî ile Beytullah’ın etrâfında tavâfda bulunmayı, Makâm-ı İbrahîm’de iki rekat tavâf namâzı kılmayı, Safâ ile Merve arasında sa’yederken Safâ’da safâya ve Merve’de mürüvvet-i ilâhiyyeye nâil olmayı, Arafat’da gözyaşları dökerek Vakfe niyâz ve münâcâtında günahlardan arınıp pâklanmayı, Cebelü’r-Rahme’de “Habîb-i Edîb-i Kibriyâ”nın vedâ haccında îrâd buyurdukları belîğ ve vecîz hutbelerini anmayı ve aydınlanmayı, Mine’de Hak yoluna canlarımızı kurbân adamayı, cemreleri taşlarken bütün kötü ve çirkin huylarımızdan ayrılıp sıyrılmayı cümlemize nasîb ve müyesser eyleye…

Mîkât’da dünyâ elbiselerini çıkararak soyunduğumuz ve birer ihrâma büründüğümüz gibi, dünyâ hırs ve sevgisini de gönüllerimizden çıkararak takvâ libâsına bürünen ve muhabbet nûrlarına eren zümre-i müflihîne Rabbim fazl u keremiyle bizleri de dâhil eyleye…

Sıhhat ve âfiyetle yurduna ve yuvasına, evlâd ve ıyâline, ahbâb ve yârânına kavuşmayı nasîb ve mukadder eyleye

Bu yıl, Haremeyn-i muhteremeyn’e yüz sürebilmek niyyet-i hâlisanesi ile Hicâz-ı mağfiret-tırâz toprağına, peygamberler yatağına, âşıklar ve sadıklar otağına doğru yola çıkmağa hazırlanan (…………. Efendi) kardeşimize Mevlâ-yı müte’âl Hazretleri bi’l-izzi ve’l-âfiye selâmetle gitmeği ve sa’âdetle dönmeği âsân eyleye… Yollarda karşılaşacağı her türlü güçlükleri kolaylığa tebdil buyurarak maksad-ı aksâ ve matlab-ı a’lâsına nâil eyleye… Selâm ism-i celîli hürmetine kendisine ve hac yoldaşlarına selâmetler bahş ve ihsân eyleye… Yol boyunca, insân şeytânlarının ve zâlimlerin tasallutundan ve tecâvüzünden kendilerini hıfz-u emîn eyleye… Haccını mebrûr, sa’yini meşkûr, günâhlarını mağfûr, hayırlı arnellerini makbûl, kalbini mesrûr, dîn ve dünyâsını ma’mûr, “ticâreten len tebûr” sırrına mazhar eyleye… Hac farîzasını îfâ ve îkândan sonra sıhhat ve âfiyetle yurduna ve yuvasına, evlâd ve ıyâline, ahbâb ve yârânına kavuşmayı nasîb ve mukadder eyleye…

Bizlere de, helâl kazanç ve helâl paralarla o mübârek makâmları ziyâret etmek, “Mescid-i Haram”da çok tavâf ve “Mescid-i Nebevî”de çok namâz kılarak Rabbimize ibâdet eylemek, “Tavâf”da, “Mültezim”de, “Altunoluk” altında, “Zemzem Kuyusu” yanında, “Safâ”da, “Merve”de, “Sa’y”da, “Makâm-ı İbrâhîm”de ve “Hanefî”de, “Arafât”da, “Müzdelife”de, “Cemreler”de, “Huzûr-ı Fâizi’n-Nûr Cenâb-ı Fahr-i Risâlet”de, “Mescid-i Nebevî”de tazarru ve niyâzda bulunmak, aşk ve şevk ile “Arafât Vakfesi”ne dururken tam ve kâmil bir ihlas ve îmân ile (lebbeyk allahümme lebbeyk lâ şerike leke lebbeyk innel hamde ven-ni’mete leke vel mülk lâ şerike lek) telbiyesi ile Kâdıe’l-hâcâta münâcâtda bulunmak mukadder ve müyesser eyleye…

Mü’min kullarının her güçlüğüne iki kolaylık bahş ve ihsân buyuracağını va’d ve tebşîr buyuran Allahu zü’l-Celâl ve’l-Cemâl Hazretleri, sebeplere sebep halk ve îcâd buyurarak dilediğini bir kün emr-i celîli ile dilediğine bahş ve ihsân kıldığı gibi, cümlemize bu gibi hayırlı ibâdetleri teshîl ve tehvîn eyleye…

Dîn ü devlet, vatan u millet uğrunda çalışanları iki cihanda mesrûr ve düşmanlarını makhûr eyleye

İlâhi!.. Binbir esmâ-yı ilâhiyyen hürmetine, “Hâce-i Harem-i Bathâ” ve âb-ı rûy-i Merve ve Safâ, iki cihân serveri, nebîler önderi, velîler, âşıklar ve sâdıklar rehberi Hazret-i Muhammed Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin huzurlarına ve muvâcehe-i şerîfelerine yüz sürerek: es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ resûlallah, şefâ’at yâ nebiyallah diyebilmeği, isyân ve nisyân ile yüzleri ve gönülleri kararan biz âciz ve günâhkâr kullarına müyesser ve (men zârenî…) hadîs- i şerîfinin sırrına mazhariyetle şefâ’at-i uzmâsına nâil olmayı mukadder eyleye…

Mekke-i Mükerreme’de Cennetü’l-Mu’allâ’da medfûn bulunan ehl-i beyti, akrabâsı, ashâbı ve ahbâbının münevver ve mu’attar kabr-i şerîflerini ve Medîne-i Münevvere’de Cennetü’l-Baki’de ve Uhud’da yatan ehl-i beyti, akrabâsı, ashâbı, ensârı ve bâhusûs annelerimiz olan ezvâc-ı tâhirâtı ve alel-husûs Seyyidetü’n-Nisâ Hazret-i Fâtımatü’z-Zehrâ vâlidemizi ziyâreti ve mahşer yerinde şefâ’atlerini nasîb ve müyesser eyleye…

Cümle müslimîni, saâdet-i dâreyne ve şefâ’at-i Seyyidü’l-Kevneyn’e lutf u inâyeti ve esrnâ-yı hidâyeti hürmetine mazhar eyleye… Devlet ve milletimizi, ilâ yevmi’l-haşri ve’l-karâr, yeryüzünde adl ü satvet-i islâm ile pâyidâr eyleye… Dîn ü devlet, vatan u millet uğrunda çalışanları iki cihanda mesrûr ve düşmanlarını makhûr eyleye… Kahraman ordularımızı, şerefli kumandanlarımızı ve subaylarımızı, yiğit ve mert Mehmetçiklerimizi düşmanları üzerine dâimâ mansûr ve muzaffe eyleye…

Ka’be-i risâlet ve kıble-i celâdet aleyhi ve âlihî ekmelü’t-tahiyyet Efendimizin rûh-ı se’âdetlerini, cümlesinden ve cümlemizden hoşnûd ve râzı eyleye…

Va’delerimizin hitâmında selâmet-i îmân, tevhîd-i sübhân ve zikr-i Kur’ân ile hüsn-ü hâtimeler nasîb eyleye…Rızâsı, rıdvânı, cennet ve cemâliyle cümlemize ikrâm eyleye…

İsm-i a’zam hürmetine, Habîb-i Edîb-i Kibriyâ muhabbetine, Kur’ân-ı azîm rıf’atine duâlarımızı kabûl ve niyâzlarımızı makbûl kılarak cümlemizi memnûn ve mesrûr eyleye…

Sübhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn ve selâmün ‘alel mürselîn vel hamdü Iillahi rabbil ‘âlemîn… El-Fâtihâ…

Muzaffer Ozak, Envârü’l Kulûb, Cild 3, Sayfa 749-753

Ahmed Sadreddin alıntıladı

Source link

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu